İkinci
Paylaşım Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte dünya emperyalist sisteminin
hegomon gücü de değişmiştir. Savaştan önce sistemin patronu konumundaki
İngiltere yerini ABD’ye devrederken, bu durum beraberinde çeşitli politika değişikliklerini
de gündeme getirmiştir. Yeni patron ABD, İngiltere’nin klasik sömürgecilik
politikasından farklı olarak bir yeni-sömürgeci sistem uygulamaktadır.
Klasik
sömürgecilik, açık işgale dayalı ve bir vali aracılığı ile sömürge devletin kontrolünden
oluşur. Oysa yeni-sömürgecilik sisteminde, sözde bir bağımsızlık verilen
ülkeler; emperyalist tekeller ve yerli işbirlikçi sınıflar aracılığı ile sistem
içinde tutulmaya devam eder. Kıbrıs’ta bir ulusal kurtuluş mücadelesinin
başlamasından çekinen ABD, Kıbrıs’ın ya sözde bağımsız bir devlet haline
getirilmesi veya Yunanistan’a bağlanarak NATO içinde tutulması yolunda
İngiltereye baskı yapmaya başlar. Ancak Kıbrıs İngiltere için çok önemli bir
stratejik öneme sahiptir. Henüz ABD emperyalizmin kanatları altına girmemiş
olan İngiltere, bir süre ABD’ye direnecek ve Kıbrıs yeni-sömürgecilik ile
klasik sömürgecilik arasında yaşanan bir gerilime sahne olacaktır.
Marshall ve Truman yardımları ile ABD etki alanına giren,
ABD tekelleri vasıtasıyla ABD’nin yeni-sömürgesi haline gelen Yunanistan’ın
Enosis talebi İngiltere tarafından sert bir şekilde reddedilecektir. Ancak içte
Kilise ve AKEL, dışarıda ise Yunanistan ve ABD, İngilizleri sıkıştırmaktadır.
Bunun üzerine İngiltere klasik böl yönet politikasını devreye sokar.
Kıbrıs Türk Yukarı
Sınıfı bu tarihe kadar halinden memnun bir şekilde yaşamaktadır. Daha 28 Kasım
1948 tarihinde Kıbrıslı Elenlerin plebisit, muhtariyet ve ilhak istemleri
protesto edilerek “Muhtariyet esaret, Enosis ölüm, adil İngiliz idaresinin
devamını isteriz” sloganı ile eylem yapılmıştır. Buradan da
görüleceği gibi “statükonun devamı” tezi çervesinde hareket eden, İngiliz
sömürgecilerle yakın ilişkide bulunan bu asalak sınıf, kısa sürede İngilizler
tarafından ikna edilerek “Taksim” istemeye başlar. Kilise’nin Yunanistan’a
eklenme ve hazır bir ulusa dahil olma siyaseti (ENOSİS) böylece emperyalist
İngiltere’nin de yardımlarıyla karşıtını bulur: Kıbrıs Türk tüccarlarının
Türkiye’ye eklenme ve hazır bir ulusa dahil olma siyaseti (TAKSİM). Zamanla
Türkiye de Taksim tezini savunmaya başlar ve NATO içi kamplaşma netleşir.
Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler’e karşı
Kıbrıslı Elenler, taşeron devletler bağlamında Yunanistan’a karşı Türkiye ve emperyalist çıkarların hesaplaşması
bağlamında İngiltere’ye karşı ABD.
Tarih boyunca Kıbrıslılaşamayan ve bu gerilimler temelinde savrulan işçi-köylü
sınıfların emperyalist-milliyetçi siyasetlerin yedeği olmaktan kurtulması için,
gelişmeleri bu üç düzeydeki ilişki ve çelişkiler bağlamında değerlendirmek ve
tek boyutlu çözümlemelerden kaçınmak gerekmektedir. Olguları yalnızca
emperyalizmin oyunu veya Türkiye/Yunanistan’ın yanlışları veya Kıbrıslı
Elenlerin/Türklerin hataları olarak değerlendirmekten kurtulamayan
çözümlemeler, tek boyutlu kalmaya ve gerçeği anlayamayıp değiştirememeye mahkum
olacaktır.
İngiltere’nin
Türkiye ve Kıbrıslı Türk tüccarları devreye sokması üzerine ABD de hamle yapar
ve İngiltere’yi biraz daha sıkıştırmak için silahlı mücadele başlatır. Yunanistan İç Savaşı’nda faşist
paramiliter güçlerin komutasını yürütmüş CIA destekli General Grivas, Kıbrıs’a
gönderilir. ABD ve Yunanistan’dan tam destek alan Grivas, EOKA’yı örgütlemeye
başlar. Ancak İngiltere geri adım atmamakta ısrar edecektir. ABD’nin EOKA
kartının karşısına Kıbrıslı Türkleri paralı asker yazıp böl-yönet siyasetini
derinleştirerek çıkan İngiltere, aynı zamanda da TMT’nin örgütlenmesini sağlar.
Böylece adada faşist paramiliter çeteler, farklı emperyalist odaklardan
aldıkları destek vasıtasıyla varlık alanı yakalarlar. İki halk arasında
güvensizlik yükseldikçe yükselmekte, Müslümanlar Türkleşirken, Hristiyanlar
Elenleşmektedir. Egemenlerin her düzeydeki çatışması halkların günlük
hayatlarına da yansırken, etnik ilişkilerin ötesinde bir direniş odağı
oluşmaz/oluşamaz. Emperyalist güçler arasında yaşanan çekişmede üçüncü bir cephe
açmak için faaliyet yürütmeyen AKEL’in pasif kalışının da etkisiyle Kıbrıslı
Türkler ve Kıbrıslı Elenler birbirine düşman iki kamp halinde örgütlenirler.
İngiltere’nin Süveyş krizi sonrasında ABD karşısında geri
adım atmaya başlaması ile birlikte 19 Şubat 1959 tarihinde Kıbrıs
Cumhuriyeti’ni yaratan anlaşmalar imzalanır. İngiltere ada üzerinde dokunulmaz,
tartışılmaz Kraliyet toprağı sayılan iki büyük üs alarak Kıbrıs’ın geriye kalan
bölgelerini boşaltır. Bu bölgeler ABD’nin yeni-sömürgecilik siyasetine uygun
olarak sözde bağımsız bir cumhuriyet
ilan edilerek uluslararası emperyalist sisteme eklemlenir. 16 Ağustos 1960
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanı aynı zamanda yeni-sömürgeci siyasetin zaferidir.
Artık İngiltere’nin açık işgali yerine ABD’nin
gizli işgali söz konusudur. İngiliz valisi gitmiş, emperyalizmin
işbirlikçileri, CIA-MI6 tarafından kurdurulan faşist terör örgütlerinin
ajanları Cumhuriyet’in en yetkili makamlarına yerleşmiştir.
Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin varlığı çok da uzun sürmeyecektir. Türkiye-Yunanistan, Kıbrıslı
Türk/Elen egemenleri ve emperyalist ülkeler arası dengeler üzerine kurulan
Kıbrıs Cumhuriyeti; bu dengelerin değişmesi ile birlikte tarihe havale
olacaktır. Emperyalist ilişki ve çelişkilere dayalı olarak kurulan sözde
bağımsız bir cumhuriyetin aynı ilişki ve çelişkiler sonucunda yıkılması doğal
kabul edilmelidir. Gerçekten bağımsız ve halkları kardeş bir Kıbrıs için
verilecek mücadele ise anti-emperyalist bir temelde yürütülmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder