1 Temmuz 2008 Salı

Kıbrıs Cumhuriyeti



İkinci Paylaşım Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte dünya emperyalist sisteminin hegomon gücü de değişmiştir. Savaştan önce sistemin patronu konumundaki İngiltere yerini ABD’ye devrederken, bu durum beraberinde çeşitli politika değişikliklerini de gündeme getirmiştir. Yeni patron ABD, İngiltere’nin klasik sömürgecilik politikasından farklı olarak bir yeni-sömürgeci sistem uygulamaktadır.
Klasik sömürgecilik, açık işgale dayalı ve bir vali aracılığı ile sömürge devletin kontrolünden oluşur. Oysa yeni-sömürgecilik sisteminde, sözde bir bağımsızlık verilen ülkeler; emperyalist tekeller ve yerli işbirlikçi sınıflar aracılığı ile sistem içinde tutulmaya devam eder. Kıbrıs’ta bir ulusal kurtuluş mücadelesinin başlamasından çekinen ABD, Kıbrıs’ın ya sözde bağımsız bir devlet haline getirilmesi veya Yunanistan’a bağlanarak NATO içinde tutulması yolunda İngiltereye baskı yapmaya başlar. Ancak Kıbrıs İngiltere için çok önemli bir stratejik öneme sahiptir. Henüz ABD emperyalizmin kanatları altına girmemiş olan İngiltere, bir süre ABD’ye direnecek ve Kıbrıs yeni-sömürgecilik ile klasik sömürgecilik arasında yaşanan bir gerilime sahne olacaktır.
Marshall ve Truman yardımları ile ABD etki alanına giren, ABD tekelleri vasıtasıyla ABD’nin yeni-sömürgesi haline gelen Yunanistan’ın Enosis talebi İngiltere tarafından sert bir şekilde reddedilecektir. Ancak içte Kilise ve AKEL, dışarıda ise Yunanistan ve ABD, İngilizleri sıkıştırmaktadır. Bunun üzerine İngiltere klasik böl yönet politikasını devreye sokar.
Kıbrıs Türk Yukarı Sınıfı bu tarihe kadar halinden memnun bir şekilde yaşamaktadır. Daha 28 Kasım 1948 tarihinde Kıbrıslı Elenlerin plebisit, muhtariyet ve ilhak istemleri protesto edilerek “Muhtariyet esaret, Enosis ölüm, adil İngiliz idaresinin devamını isteriz” sloganı ile eylem yapılmıştır. Buradan da görüleceği gibi “statükonun devamı” tezi çervesinde hareket eden, İngiliz sömürgecilerle yakın ilişkide bulunan bu asalak sınıf, kısa sürede İngilizler tarafından ikna edilerek “Taksim” istemeye başlar. Kilise’nin Yunanistan’a eklenme ve hazır bir ulusa dahil olma siyaseti (ENOSİS) böylece emperyalist İngiltere’nin de yardımlarıyla karşıtını bulur: Kıbrıs Türk tüccarlarının Türkiye’ye eklenme ve hazır bir ulusa dahil olma siyaseti (TAKSİM). Zamanla Türkiye de Taksim tezini savunmaya başlar ve NATO içi kamplaşma netleşir. Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler’e karşı Kıbrıslı Elenler, taşeron devletler bağlamında Yunanistan’a karşı Türkiye ve emperyalist çıkarların hesaplaşması bağlamında İngiltere’ye karşı ABD. Tarih boyunca Kıbrıslılaşamayan ve bu gerilimler temelinde savrulan işçi-köylü sınıfların emperyalist-milliyetçi siyasetlerin yedeği olmaktan kurtulması için, gelişmeleri bu üç düzeydeki ilişki ve çelişkiler bağlamında değerlendirmek ve tek boyutlu çözümlemelerden kaçınmak gerekmektedir. Olguları yalnızca emperyalizmin oyunu veya Türkiye/Yunanistan’ın yanlışları veya Kıbrıslı Elenlerin/Türklerin hataları olarak değerlendirmekten kurtulamayan çözümlemeler, tek boyutlu kalmaya ve gerçeği anlayamayıp değiştirememeye mahkum olacaktır.
İngiltere’nin Türkiye ve Kıbrıslı Türk tüccarları devreye sokması üzerine ABD de hamle yapar ve İngiltere’yi biraz daha sıkıştırmak için silahlı mücadele başlatır. Yunanistan İç Savaşı’nda faşist paramiliter güçlerin komutasını yürütmüş CIA destekli General Grivas, Kıbrıs’a gönderilir. ABD ve Yunanistan’dan tam destek alan Grivas, EOKA’yı örgütlemeye başlar. Ancak İngiltere geri adım atmamakta ısrar edecektir. ABD’nin EOKA kartının karşısına Kıbrıslı Türkleri paralı asker yazıp böl-yönet siyasetini derinleştirerek çıkan İngiltere, aynı zamanda da TMT’nin örgütlenmesini sağlar. Böylece adada faşist paramiliter çeteler, farklı emperyalist odaklardan aldıkları destek vasıtasıyla varlık alanı yakalarlar. İki halk arasında güvensizlik yükseldikçe yükselmekte, Müslümanlar Türkleşirken, Hristiyanlar Elenleşmektedir. Egemenlerin her düzeydeki çatışması halkların günlük hayatlarına da yansırken, etnik ilişkilerin ötesinde bir direniş odağı oluşmaz/oluşamaz. Emperyalist güçler arasında yaşanan çekişmede üçüncü bir cephe açmak için faaliyet yürütmeyen AKEL’in pasif kalışının da etkisiyle Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Elenler birbirine düşman iki kamp halinde örgütlenirler.
İngiltere’nin Süveyş krizi sonrasında ABD karşısında geri adım atmaya başlaması ile birlikte 19 Şubat 1959 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yaratan anlaşmalar imzalanır. İngiltere ada üzerinde dokunulmaz, tartışılmaz Kraliyet toprağı sayılan iki büyük üs alarak Kıbrıs’ın geriye kalan bölgelerini boşaltır. Bu bölgeler ABD’nin yeni-sömürgecilik siyasetine uygun olarak sözde bağımsız bir cumhuriyet ilan edilerek uluslararası emperyalist sisteme eklemlenir. 16 Ağustos 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanı aynı zamanda yeni-sömürgeci siyasetin zaferidir. Artık İngiltere’nin açık işgali yerine ABD’nin gizli işgali söz konusudur. İngiliz valisi gitmiş, emperyalizmin işbirlikçileri, CIA-MI6 tarafından kurdurulan faşist terör örgütlerinin ajanları Cumhuriyet’in en yetkili makamlarına yerleşmiştir.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığı çok da uzun sürmeyecektir. Türkiye-Yunanistan, Kıbrıslı Türk/Elen egemenleri ve emperyalist ülkeler arası dengeler üzerine kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti; bu dengelerin değişmesi ile birlikte tarihe havale olacaktır. Emperyalist ilişki ve çelişkilere dayalı olarak kurulan sözde bağımsız bir cumhuriyetin aynı ilişki ve çelişkiler sonucunda yıkılması doğal kabul edilmelidir. Gerçekten bağımsız ve halkları kardeş bir Kıbrıs için verilecek mücadele ise anti-emperyalist bir temelde yürütülmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder