2 Ekim 2009 Cuma

Din, Bilim ve Felsefe İlişkileri



Tarih boyunca toplumsal ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların karşılanması, insanlığın en temel meselelerinden biri olmuştur. Toplumsal ihtiyaçlar karşılandığı oranda bireysel mutluluğun yolu açılmış, bu başarılamadığı oranda da bireyler sorunlarının çözümünü hurafelerde ve boş inançlarda aramışlardır. Bu sebeple çağlar boyunca felsefenin en temel konusu “insan”, “toplum” ve “insan-toplum ilişkileri” olmuştur.

Bugün, insanlık tarihinde yaşanan birçok gelişmenin sonucu ve nedeni olarak ortaya çıkan bilim; en temelde felsefeden doğmuştur. Bilimsel yöntem toplumsal/bireysel ihtiyaçların rasyonel yollarla çözümünü hedefleyen bir yaklaşımın ismidir. Bilimsel yöntem, her insan faaliyetine uygulanabilecek temel süreçlerin, onbinlerce yıllık insanlık tarihinde birikerek bugüne kadar gelmesinin ürünüdür. Bilimsel yöntemlerle elde edilen bulgular sonucunda, geçmişte bilinmeyen bir çok doğa olayı artık net bir şekilde açıklanabilmektedir. Yağmurun neden yağdığı, dünyanın şekli, yerçekimi kanunu, maddenin biçimleri, enerjinin dönüşümü gibi bilgiler sayesinde toplumsal ve bireysel ihtiyaçlar geçmişe göre çok daha ileri ölçülerde karşılanmaktadır. Bu da sağlıktan kozmolojiye, antrolopolojiden psikolojiye yüzlerce bilim dalında, insanlık yararına ortaya çıkarılan gelişmelerde ama en önemlisi insanın yaşam kalitesindeki artışta yankısını bulmaktadır.
Bilimsel bilgi sonsuz bir süreçtir ve insanlık tarihinde cevapladığı binlerce soruya rağmen hala cevabı bilinmeyen birçok soruya da yanıt bulma çabasını sürdürmektedir. Diğer yandan bilimsel bilginin yüceltilerek parçası olduğu toplumsal/bireysel süreçlerden (kısaca insandan) koparılması, bilimsel bilginin sonuçlarının insanlık yararına kullanılmaması ve bilimin giderek daha fazla kapitalist-emperyalist çıkarlara hizmet edecek şekilde sermayenin kontrolü altına alınması gibi nedenlerle yaşanan sorunlar da vardır. Ancak bu yazıda incelenecek olan konu bilimsel bilginin sermeyeden kaynaklı süreçlerle toplumdan koparılması değil; yine sermayenin çıkarları doğrultusunda toplumdan koparılan bilimin yerine topluma empoze edilmeye çalışılan dinsel dogmalar ve hurafelere karşı bilimsel yöntemin doğruluğudur.
İnsanlık sorunlarına çözüm üretmek amacıyla uygulanan iki temel felsefi yaklaşım idealizm (dinsel) ve materyalizm (bilimsel) tarih boyunca sınıf mücadelesinin bir parçası olarak da işlev görmüştür. İdealist felsefe her zaman egemen sınıfların halk sınıflarına dayattığı bir tevekkül ve uyuşma aracıyken; materyalist felsefe egemen sınıfa başkaldırarak yükselen dinamik sınıfların elinde yenilmez bir silah olmuştur. Toplumsal sorunlara kendi tarihsel dönemlerinde en rasyonel cevapları vererek, dönemi için ilerici birer etken olan tek tanrılı veya çok tanrılı dinler bugün hala varlıklarını devam ettirmektedirler. Bunun en temel nedenlerinden birisi bilimsel bilginin henüz çözümünü üretemediği insanlık sorunları ise, bir diğer nedeni sermayeye ve kara dayalı mantıksız toplumsal sistemin (kapitalizm), insan toplumlarının bağrında yarattığı çürümedir. Bugün insanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunlar ancak insan toplumlarının kendi dinamizmi ile çözülebilir.
Bilimsel bilginin temeli akıl, deney ve gözleme dayalıdır. Bunun karşısında konumlanan dinsel bilgi ise evreni ve beni yaratan aşkın varlık (genellikle tanrı) en doğru bilgiye sahiptir, "O halde doğru bilgi için onu dinlemeliyim, ona yönelmeliyim" düşüncesinden kaynaklanır. Bilimsel bilgi objektif ve eleştiriye açıkken (ki eleştiri yolu ile düzeltme bilimsel bilginin gelişmesinin temel kaynağıdır), inanç esasına dayanan din bilgisi dogmatiktir. Dogmalar tartışılamaz, kendilerinden kuşku duyulamaz. Bu da sonsuz bir durağanlık demektir. Bilimsel bilginin doğruluk değeri doğaya ve topluma uygunluğu ile ölçülür. Diğer yandan doğa veya toplum, din bilgisine uymuyorsa yanlış bilgide değil doğada veya toplumda aranır. Örgütlü din tarih boyunca egemenlerin elinde bir silah olmuştur. Dünyanın düz olmadığı, güneşin dünya etrafında dönmediği, insanın milyonlarca yıllık bir evrim sonucunda ortaya çıktığı, ayın cennetten kopan bir parça değil dünyanın uydusu olduğu gibi bilimsel bulgular örgütlü din tarafından sonsuz bir nefretle karşılanmış, tarih boyunca kitapların yakılması, bilim insanlarının öldürülmesi ve toplumların gelişmesinin egemenler leyhine durdurulması için dinsel yobazlık her zaman iş başında olmuştur.
İnsanlık sorunlarına bu iki temel yaklaşım tarzından dinsel bilginin neden her zaman egemenler tarafından bir uyutma ve ezilenler tarafından da bir avunma aracı olduğu açıkça ortadadır. Dinsel yaklaşımın yaygın olduğu toplumlarda, ezilenler karşılaştıkları sorunları egemenlerden kaynaklı ve kendileri tarafından düzeltilebilecek sorunlar olarak görmezler. Aksine yüzleşilen sorunlar kendilerini yaratan tanrının onlar için hazırladığı bir sınav, katlanarak kendilerini ispatlayacakları bir nimettir. Ayrıca gerçek dünya olmayan bu dünyada acı çekenler, ölümden sonra ödüllendirilecekler ve sorunlarının çözümünü cennette bulacaklardır. Böylesi bir algılayış dünyadaki tüm egemen sınıfların baştacı edecekleri bir algılayıştır. İnsanlığın başına bela olan tüm sorunları yaratırken bilimsel bilgiyi kullanan egemenler, ezilen sınıfların kendi sorunlarını dinsel bilgiler aracılığı ile çözmelerini salık verirler.
Bugün sayısız sorunla boğuşan Kıbrıslı Türk halkına, bağrında devrimci bir kurtuluş umudu üretecek örgütlü bir mücadele doğuramamasının da verdiği fırsat ile, sorunlarının çözümü olarak dinsel bir yaşam önerilmektedir. Emperyalist sitemin çıkarları doğrultusunda çalıştığına kuşku bulunmayan siyasal islamın Türkiye’de iktidara getirilmiş örneği AKP; bu akımı Kıbrıs’ta da yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Tarih boyunca laik, demokratik ve çağdaş bir kimlik sahibi olan Kıbrıslı Türkler, örgütlü gericiliğin saldırısı ile karşı karşıyadır. En bilimsel ve en rasyonel yöntemleri kullanarak siyasal irademizi gasbeden emperyalist güçler (ABD, AB), onların taşeronları (Türkiye vb.) ve yerli işbirlikçileri (UBP vb.) şimdi biz Kıbrıslı Türklere sorunlarımızın çıkış yolu olarak dinsel gericiliği sunmaktadırlar. Ülkemizin aydınlık insanları, dinsel gericiliğin bu saldırısına aklın ve mantığın sesini yükselterek yanıt vermelidirler. Dinsel tevekkülün ve büyüklere itaatin öğretileceği camiler yerine bilimsel bilginin yaygınlaştırılacağı okullar; dini dogmaların ezberletileceği din dersleri yerine bilimsel bilginin üretileceği deney saatleri; Kur’an kursları yerine bilim gezileri talebiyle mücadele etmeliyiz. Örgütlü din ve siyasal islamın küçümsendiği her yerde, en çağdaş ve asla değiştirilemez gibi görünen modern yaşam tarzlarını, beklenmedik bir hızla tahrip ettiği gerçeğini asla akıldan çıkarmamalıyız. Dinsel gericiliğe hiçbir noktada taviz vermemeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder