Tarih boyunca toplumsal ihtiyaçlar ve
bu ihtiyaçların karşılanması, insanlığın en temel meselelerinden biri olmuştur.
Toplumsal ihtiyaçlar karşılandığı oranda bireysel mutluluğun yolu açılmış, bu
başarılamadığı oranda da bireyler sorunlarının çözümünü hurafelerde ve boş
inançlarda aramışlardır. Bu sebeple çağlar boyunca felsefenin en temel konusu
“insan”, “toplum” ve “insan-toplum ilişkileri” olmuştur.
Bugün, insanlık tarihinde yaşanan
birçok gelişmenin sonucu ve nedeni olarak ortaya çıkan bilim; en temelde
felsefeden doğmuştur. Bilimsel yöntem toplumsal/bireysel ihtiyaçların rasyonel
yollarla çözümünü hedefleyen bir yaklaşımın ismidir. Bilimsel yöntem, her insan
faaliyetine uygulanabilecek temel süreçlerin, onbinlerce yıllık insanlık
tarihinde birikerek bugüne kadar gelmesinin ürünüdür. Bilimsel yöntemlerle elde
edilen bulgular sonucunda, geçmişte bilinmeyen bir çok doğa olayı artık net bir
şekilde açıklanabilmektedir. Yağmurun neden yağdığı, dünyanın şekli, yerçekimi
kanunu, maddenin biçimleri, enerjinin dönüşümü gibi bilgiler sayesinde
toplumsal ve bireysel ihtiyaçlar geçmişe göre çok daha ileri ölçülerde
karşılanmaktadır. Bu da sağlıktan kozmolojiye, antrolopolojiden psikolojiye
yüzlerce bilim dalında, insanlık yararına ortaya çıkarılan gelişmelerde ama en
önemlisi insanın yaşam kalitesindeki artışta yankısını bulmaktadır.
Bilimsel bilgi sonsuz bir süreçtir ve
insanlık tarihinde cevapladığı binlerce soruya rağmen hala cevabı bilinmeyen
birçok soruya da yanıt bulma çabasını sürdürmektedir. Diğer yandan bilimsel
bilginin yüceltilerek parçası olduğu toplumsal/bireysel süreçlerden (kısaca
insandan) koparılması, bilimsel bilginin sonuçlarının insanlık yararına
kullanılmaması ve bilimin giderek daha fazla kapitalist-emperyalist çıkarlara
hizmet edecek şekilde sermayenin kontrolü altına alınması gibi nedenlerle
yaşanan sorunlar da vardır. Ancak bu yazıda incelenecek olan konu bilimsel
bilginin sermeyeden kaynaklı süreçlerle toplumdan koparılması değil; yine
sermayenin çıkarları doğrultusunda toplumdan koparılan bilimin yerine topluma
empoze edilmeye çalışılan dinsel dogmalar ve hurafelere karşı bilimsel yöntemin
doğruluğudur.
İnsanlık sorunlarına çözüm üretmek
amacıyla uygulanan iki temel felsefi yaklaşım idealizm (dinsel) ve materyalizm
(bilimsel) tarih boyunca sınıf mücadelesinin bir parçası olarak da işlev
görmüştür. İdealist felsefe her zaman egemen sınıfların halk sınıflarına
dayattığı bir tevekkül ve uyuşma aracıyken; materyalist felsefe egemen sınıfa
başkaldırarak yükselen dinamik sınıfların elinde yenilmez bir silah olmuştur.
Toplumsal sorunlara kendi tarihsel dönemlerinde en rasyonel cevapları vererek, dönemi
için ilerici birer etken olan tek tanrılı veya çok tanrılı dinler bugün hala
varlıklarını devam ettirmektedirler. Bunun en temel nedenlerinden birisi bilimsel
bilginin henüz çözümünü üretemediği insanlık sorunları ise, bir diğer nedeni
sermayeye ve kara dayalı mantıksız toplumsal sistemin (kapitalizm), insan
toplumlarının bağrında yarattığı çürümedir. Bugün insanlığın karşı karşıya
bulunduğu sorunlar ancak insan toplumlarının kendi dinamizmi ile çözülebilir.
Bilimsel bilginin temeli akıl, deney ve
gözleme dayalıdır. Bunun karşısında konumlanan dinsel bilgi ise evreni ve beni
yaratan aşkın varlık (genellikle tanrı) en doğru bilgiye sahiptir, "O
halde doğru bilgi için onu dinlemeliyim, ona yönelmeliyim" düşüncesinden
kaynaklanır. Bilimsel bilgi objektif ve eleştiriye açıkken (ki eleştiri yolu
ile düzeltme bilimsel bilginin gelişmesinin temel kaynağıdır), inanç esasına
dayanan din bilgisi dogmatiktir. Dogmalar tartışılamaz, kendilerinden kuşku
duyulamaz. Bu da sonsuz bir durağanlık demektir. Bilimsel bilginin doğruluk
değeri doğaya ve topluma uygunluğu ile ölçülür. Diğer yandan doğa veya toplum,
din bilgisine uymuyorsa yanlış bilgide değil doğada veya toplumda aranır. Örgütlü
din tarih boyunca egemenlerin elinde bir silah olmuştur. Dünyanın düz olmadığı,
güneşin dünya etrafında dönmediği, insanın milyonlarca yıllık bir evrim
sonucunda ortaya çıktığı, ayın cennetten kopan bir parça değil dünyanın uydusu
olduğu gibi bilimsel bulgular örgütlü din tarafından sonsuz bir nefretle
karşılanmış, tarih boyunca kitapların yakılması, bilim insanlarının öldürülmesi
ve toplumların gelişmesinin egemenler leyhine durdurulması için dinsel yobazlık
her zaman iş başında olmuştur.
İnsanlık sorunlarına bu iki temel
yaklaşım tarzından dinsel bilginin neden her zaman egemenler tarafından bir
uyutma ve ezilenler tarafından da bir avunma aracı olduğu açıkça ortadadır.
Dinsel yaklaşımın yaygın olduğu toplumlarda, ezilenler karşılaştıkları
sorunları egemenlerden kaynaklı ve kendileri tarafından düzeltilebilecek
sorunlar olarak görmezler. Aksine yüzleşilen sorunlar kendilerini yaratan
tanrının onlar için hazırladığı bir sınav, katlanarak kendilerini
ispatlayacakları bir nimettir. Ayrıca gerçek dünya olmayan bu dünyada acı
çekenler, ölümden sonra ödüllendirilecekler ve sorunlarının çözümünü cennette
bulacaklardır. Böylesi bir algılayış dünyadaki tüm egemen sınıfların baştacı
edecekleri bir algılayıştır. İnsanlığın başına bela olan tüm sorunları
yaratırken bilimsel bilgiyi kullanan egemenler, ezilen sınıfların kendi
sorunlarını dinsel bilgiler aracılığı ile çözmelerini salık verirler.
Bugün sayısız sorunla boğuşan Kıbrıslı
Türk halkına, bağrında devrimci bir kurtuluş umudu üretecek örgütlü bir
mücadele doğuramamasının da verdiği fırsat ile, sorunlarının çözümü olarak
dinsel bir yaşam önerilmektedir. Emperyalist sitemin çıkarları doğrultusunda
çalıştığına kuşku bulunmayan siyasal islamın Türkiye’de iktidara getirilmiş
örneği AKP; bu akımı Kıbrıs’ta da yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Tarih boyunca
laik, demokratik ve çağdaş bir kimlik sahibi olan Kıbrıslı Türkler, örgütlü
gericiliğin saldırısı ile karşı karşıyadır. En bilimsel ve en rasyonel
yöntemleri kullanarak siyasal irademizi gasbeden emperyalist güçler (ABD, AB),
onların taşeronları (Türkiye vb.) ve yerli işbirlikçileri (UBP vb.) şimdi biz
Kıbrıslı Türklere sorunlarımızın çıkış yolu olarak dinsel gericiliği
sunmaktadırlar. Ülkemizin aydınlık insanları, dinsel gericiliğin bu saldırısına
aklın ve mantığın sesini yükselterek yanıt vermelidirler. Dinsel tevekkülün ve
büyüklere itaatin öğretileceği camiler yerine bilimsel bilginin
yaygınlaştırılacağı okullar; dini dogmaların ezberletileceği din dersleri
yerine bilimsel bilginin üretileceği deney saatleri; Kur’an kursları yerine
bilim gezileri talebiyle mücadele etmeliyiz. Örgütlü din ve siyasal islamın
küçümsendiği her yerde, en çağdaş ve asla değiştirilemez gibi görünen modern
yaşam tarzlarını, beklenmedik bir hızla tahrip ettiği gerçeğini asla akıldan
çıkarmamalıyız. Dinsel gericiliğe hiçbir noktada taviz vermemeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder