21 Temmuz 2011 Perşembe

Kıbrıs Erdoğan'ın yavru vatanı değil




Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 61'inci hükümetin Başbakan'ı olarak ilk resmi yurtdışı ziyaretini Kuzey Kıbrıs'a gerçekleştirdi. Erdoğan'ın gezisi süresince sıkıyönetim uygulanan Ada'da, sendikacılar gözaltına alındı, çok sayıda protestocu yaralandı. Bu gelişmelerin yanı sıra, Erdoğan ziyaretinin Kıbrıs müzakerelerinde krizler yaşandığı bir döneme denk gelmesi de önem kazanıyordu. Başbakan Erdoğan, Kuzey Kıbrıs ziyaretinde Avrupa Birliği'ne (AB) sert mesajlar verdi. Erdoğan, "Rum yönetimi dönem başkanı olursa, AB'yle ilişkileri dondururuz" açıklamasını yinelerken, "Türkiye, önceki dönem Kıbrıs politikasına mı dönülüyor?" sorusunu akıllara getiren ifadeler de kullandı.

Baraka Kültür Merkezi Temsilcisi Münür Rahvancıoğlu Kıbrıs'ta yaşanan gelişmeleri, gazetemize değerlendirdi.


Rahvancıoğlu, AKP'nin Türkiye'deki hegemonyasını pekiştirdikten sonra Kıbrıs politikasında da değişiklikler yaşandığını kaydediyor.

Annan Planı'na göre Güzelyurt'un Güney Kıbrıs'a verilmesi planlanıyordu. Erdoğan'ın "Güzelyurt'u kesinlikle vermeyiz" açıklamasını hatırlatan Rahvancıoğlu, "Türkiye için ne düşünüyorsak Kıbrıs için de aynısını düşünüyoruz’ diyerek ‘İkisini birbirinden ayırmıyoruz’ gibi açıklamaları da var. Yani bu açıklamalar bir bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde AKP'nin, Türkiye'de gerek yargıda gerek orduda gerekse sivil kademelerde, hükümette hegemonyasını pekiştirdikten sonra Kıbrıs politikasıyla ilgili olarak da bir değişim sürecine girdiği görünüyor" diyor. "Türkiye nin eski dönemdeki Kıbrıs politikalarına bir dönüş olduğu söylenebilir mi?" sorusunu yanıtlayan Rahvancıoğlu, "Ne yazık ki öyle görünüyor" diyor.

Rahvancıoğlu henüz bu konuda detaylı bir tahlil yapılmadığının da altını çiziyor ve süreci takip etmek gerektiğini belirtiyor: "Bunun ayrıntılı bir şekilde tahlil edilmesi lazım. Yani bildiğimiz klasik bir önceki Ankara hükümetleri çizgisinde entegrasyoncu bir politika mıdır? Ne oranda pazarlık için söyleniyor? Yeni bir baskı yaratma girimşimidir? Bir süre gözlenmesi lazım bazı şeylerin."
Rahvancıoğlu bir öngörü olarak ise şunları kaydediyor: "Bunun bir pazarlıkta el yükseltme ya da pazarlıkta bir hamle olduğunu düşünmüyorum. Bunun yapısal bir şey olduğunu düşünüyorum."

Erdoğan'ın açıklamalarının Annan Planı döneminde yaptığı açıklamalara tezat oluşturan türden olduğunu kaydeden Rahvancıoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: "Erdoğan'ın açıklamaları, sol liberallerin sürekli dediği 'Erdoğan barışçıdır', 'Dünyaya uyum sağlamak ister' gibi söylemlerin ne kadar yersiz olduğunu kanıtlıyor."

Baraka Kültür Merkezi Temsilcisi Rahvancıoğlu, son yaşananların, Erdoğan'ın şöven gericiliğini ve dinsel gericiliğini temsil ettiğini kaydediyor.

Erdoğan'ın Kıbrıs ziyaretine "Hitler'in Fransa ziyareti" benzetmesi yapıldığını hatırlattığımız Rahvancıoğlu, "Bu Türkiye'nin Afganistan'da oynadığı role daha çok benziyor. Yani bu Amerikan emperyalizminin de çıkarlarını gözeten bir tarz. 'Orta Doğu'da büyük gücüm' gibi söylemlerinin bir gerçekliği yok. Amerikanın kolluk kuvvetliğini yapıyor" diyor.

Rahvancıoğlu, ABD'nin Kıbrıs'ta çözüm isteyip istemediğine ilişkin sorumuzu da şöyle yanıtlıyor: "Amerikan ve Avrupa Birliği'nin çıkarları ve çelişkileri var. Çözümün olabilmesi için AB ve diğerlerinin bir uzlaşmaya varması gerekiyor. Yani Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü emperyalistlerin kendi aralarındaki bölünmüşlüğünün bir sonucu. Çıkarlar çatışıyor Kıbrıs'ta. Çözüm de istiyorlar ama kendi çıkarları doğrultusunda bir çözüm istiyorlar."

Peki, Kıbrıslılar nasıl bir çözüm istiyor? Gerek Toplumsal Varoluş Mitingleri sürecinde aktif rol alması, gerek diğer parti ve kurumlarla irtibatlarının olması doğrultusunda Kıbrıslıların taleplerini şöyle dile getiriyor Münür Rahvancıoğlu, "Bizim çözümümüz Kıbrıs halklarının söz, yetki, karar, iktidar sahibi olduğu; kendi hakkına sahip olduğu bir çözüm anlayışıdır. Ama onlar böyle bir çözüm istemiyorlar. Var olan bölünmüşlüğün, var olan iki halkın her an birbirine kırdırılabilirliğini, yani şövenizmi de ellerin de tutmak istiyorlar. Halkların kardeşliğini istemiyorlar. Sadece yasal anlamda uluslar arası hukuka uydurmak istiyorlar."

Rahvancıoğlu, Türkiye'deki emekçilere ve Türkiye halklarına da selam gönderiyor: "Türkiye'de bunların yayınlanması önemli bir şeydir. Biz burada, TC'ye karşı mücadele ediyoruz. Ama Türkiye halkları bizim kardeşimizdir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder