Yazının başlığındaki Afrika, elinizde
tuttuğunuz gazete değil...
Yazının başlığındaki Afrika, insanlığın
doğduğu ve göç hareketleri ile dünyanın her köşesine dağıldığı kıtanın ismi...
Yani bir nevi insanlığın anavatanı...
Binlerce yıl önce, insanın evriminin önemli
bir evresinde Afrika’dan harekete geçtiği ve Avrupa, Asya, Amerika ve
Avusturalya’ya doğru yayıldığı bilinen bir gerçek...
Bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesi,
yaşam biçimlerinin evrimleşmesi ve kültürlerin gelişmesi bu uzun göç
hareketinde şekillendi...
Ama kökümüz, kökenimiz kısacası doğduğumuz
yer Afrika olarak kaldı...
Bana “Haydi Herkes Afrika’ya!” çağrısını
yaptıran ise haftalık Yeniçağ Gazetesi’nde Murat Kanatlı imzası ile yayınlanan
bir yazıda ifade edilen görüşler...
***
Murat Kanatlı’nın “‘Türkiye işgalci değil, işgalin bekçisidir’ derken
ne saklanmaya çalışılıyor?” başlıklı yazısını herkes mutlaka ve en az bir kez
okumalı...
Kanatlı yazısında “Latin Amerika’ya, dünyanın başka
yerlerine giden beyaz, Avrupalı yerleşikler, yüzlerce yıldır orda olmalarına
rağmen göçmen değildirler...” dedikten sonra “Göçmenlerin ise siyasi bir aktör olmadığını, ekonomik, sosyo-ekonomik
gerekçelerle göç ettiği, göç ederek onları taşıyan başka bir gücün, militarist,
ekonomik gücün olmadığını görmek önemlidir.” diye eklemekte ve devamla “Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyinde nüfus akışı... 3
kısma ayrılabilir. İlk evresi 1975-1980 arasında fethedilen topraklara
yerleştirilen yani sömürgeciliklere direk bağlantısı olan nüfus hareketidir.
İkinci evre ise 1980-2000 arasında siyasal ve ekonomik yapının kontrolü ve
dönüştürülmesi için adaya gelişe teşvik edilenler yani sömürgecilik süreci ile
dolaylı bağlantısı olan nüfus hareketidir… 2000’den günümüze olan evre ise
ekonomik göçtür…” demektedir…
Öncelikle hiçbir
ideolojik angajmanımız olmadığını dahi düşünsek, 1492’den itibaren Amerika
kıtasına taşınan beyaz nüfusun HALA YERLEŞİK olduğunu iddia eden bir bakış açısını
benimsememiz mümkün müdür?
Kanatlı’ya kalırsa
olay çok basittir… Bir coğrafyaya askeri gücün yani zorun yardımı ile giren
herkes yerleşiktir…
Asker önde gider,
ortamı hazırlar, ardından siviller gelir ve coğrafyayı kolonize eder…
Bu bağlamda da asker
ile sivil arasında herhangi bir fark yoktur, üstelik aradan yüzlerce yıl dahi
geçse siviller yerleşik/kolon olarak anılmaya devam eder...
Ne diyor Kanatlı?
“Latin
Amerika’ya, dünyanın başka yerlerine giden beyaz, Avrupalı yerleşikler,
yüzlerce yıldır orada olmalarına rağmen göçmen değildirler...”
Nedirler peki?
Cevap yazının içinde
geçiyor zaten, “yerleşiktirler”...
Yerleşik nedir peki?
“Siyasi
bir aktör”, “göç ederek onları taşıyan başka
bir gücün, militarist, ekonomik gücün” uzantıları, “sömürgeciliklere
direk bağlantısı olan nüfus hareketi”...
Murat Kanatlı
sömürgeciliğe karşı mıdır peki?
Karşı olduğunu
düşünürsek, Murat Kanatlı’nın yerleşiklere de karşı olduğu sonucuna varmamız
gerekmez mi peki?
Ve eğer 1492’den
beridir Amerika’da olan beyazlar, hala yerleşik iseler; o zaman “1975-1980
arasında fethedilen topraklara yerleştirilen yani sömürgeciliklere direk
bağlantısı olan nüfus”un hayda hayda yerleşik olması normaldir
herhalde?
1492’den beridir
Amerika’da olan beyazlar, hala yerleşik iseler; o zaman 1571’den beridir
Kıbrıs’ta bulunanlar nedir?
Ya 1960’dan beridir Kıbrıs’ta bulunan
İngilizler, 12. Yüzyıldan beridir Kıbrıs’ta bulunan Ortodokslar, 1071’den
beridir Anadolu’da bulunanlar, milattan önce bilmem kaçta Amerika’ya giden
Kızılderililer nedir?
Mısır’a firavunlardan sonra yerleşen Araplar,
Bulgaristan ve Yunanistan’da Türkler, Romanya’daki Macarlar, Çek Cumhuriyeti ve
Polonya’daki Almanlar ve Ruslar, Baltık Cumhuriyetleri (Litvanya, Letonya,
Estonya) ve Azerbaycan’daki Ruslar, Honkong’daki İngilizler, Lübnan’daki
Maruniler, HALA YERLEŞİK MİDİRLER?
Bu saydıklarımın hepsi de Kanatlı’nın 1492’de
silah gücü ile Amerika kıtasına yerleşen İspanyolları gibi, silah gücü ile o
coğrafyalara yerleşmiş ve eski sömürgecinin “kalıntıları” değil midirler?
Herkes Afrika’dan çıkıp, bir yerlere
yayıldığına göre; Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Hollandalılar, Araplar,
Slavlar, Türkler, Moğollar, Çinliler yani bir cooğrafyaya sonradan taşınmış tüm
insanlar, geldikleri yere yani Afrika’ya mı dönmelidirler?
Bir sosyalist böylesi özcü, böylesi
mülkiyetçi, böylesi ırkçı bir bakışı benimseyebilir mi?
Kanatlı benim “kanımı tahlil ettiğinde”; baba
tarafımdan 1571’de Anadolu’dan anne tarafımdan ise 1800’lü yıllarda Suriye’den
geldiğimi görecektir bu adaya...
Ben yerleşik miyim? Gitmeli miyim? Gideceksem
nereye gideceğim? Büyük büyük dedem Anadolu’dan geldi ama oraya da 1071’de Orta
Asya’dan geldiğine dair rivayetler var ki... Anadolu’ya mı gideceğim, Orta
Asya’ya mı, yoksa Afrika’ya mı?
Peki 12. Yüzyılda bu adaya gelen Ortodokslar
geldiklerinde bu ada boş muydu?
Eğer 1492’de Amerika’ya gidenler hala
yerleşik ise, Kıbrıs’taki Ortodokslar neden yerli?
Yoksa değiller mi?
Belki de artık sloganımız, “Özümüze Dönelim, Haydi
Herkes Afrika’ya” olmalı!
AB-ABD ve UNOPS’tan alacağımız fonlarla
gemiler tutup, bütün adayı Afrika’ya taşırsak bu sorun kökten çözülür
sanırım...
***
Sanırım verdiğim örneklerin içinde en
sorunlusu coğrafi yerleşimlere İLK YERLEŞENLER ile ilgili olanlardır...
İlk yerleşenler, o coğrafyada MÜLKİYETİNE EL KOYDUKLARI
başka bir nüfus olmadığı için yerleşik sayılmıyacaklarsa Kanatlı’ya göre; o
zaman (ben ve Kıbrıslı Elenler hala yerleşik olmakla birlikte) Kızılderililer
falan yerleşik sayılmayacaktır...
“Son gelen ebe” mi dersiniz, “önce gelen
kapar” mı dersiniz, “sona kalan dona kalır” mı dersiniz, yoksa “tu birin” mi
dersiniz bilmem...
Ama “sosyalist”, “Marxsist”, “komünist” diyemezsiniz
onu bilirim...* Bu yazı 05 Aralık 2012 tarihli Afrika Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
AKINTIYA KARŞI
Münür Rahvancıoğlu
Baraka Aktvisti
munur.rahvancioglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder