Bir “bayramın” içindeyiz…
Büyüklerimizi ziyaret ettik, küçüklerimizle ilgilendik,
birazcık dinlendik…
İyi geldi bu “bayram”…
Hafta içi tatil yapmanın, yakınları görmenin, dinlenmenin
veya eğlenmenin ferahlığını hissetttik…
Şöyle üç dört gün tatil yapmak, şehirden kaçmak, denize
girmek, kafa dinlemek kime iyi gelmez ki?
Peki tüm bunları bayram olmadan da yapabilseydiniz, gene aynı
ferahlık olmaz mıydı içinizde?
Olurdu bence…
Belki de keramet bayramda değil de, tatilde…
***
Bizi birbirimize “bağlayan” bu bayramda, markette çalışan
kasiyerin durumu sizce neden değişmedi? O neden ferahlayamadı birazcık acaba?
Bayram, ona da bayram değil mi yoksa?
Şu güzel dini bayramımızda, benzin istasyonlarında çalışan
işçilerin hala iş başında olması konusunda ne düşünüyorsunuz? Onlar “bizim
dinden” değiler mi acaba?
Ya bayram coşkumuz geçince; yükselen döviz, eriyen TL, yanan
ormanlar, faşist saldırılarla tırmanan hamaset, yükselen emeklilik yaşı,
maaşını alamayan GAÜ emekçileri, parayla satılan eğitim, Mağusa’da çalışmayan
hastane klimaları, bir türlü artmayan asgari ücret ve Koordinasyon Ofisi ile
devredilen kimliğimizin durumunda ne değişiklikler olur dersiniz?
Neye faydası oldu bu “bayram”ın?
***
Bazılarımız için tatil yapmak, en azından çalışmamak güzeldi
tabii.
İşimizde mutlu değilsek ve yaptığımız işle toplumsal bir
amaca hizmet etmiyor, sadece bir avuç zenginin cebini dolduruyorsak; kısacası
duygusal ve bedenen sömürülüyorsak çalışmak nasıl mutluluk versin?
Çalışmak bir “iş”se, iş de “maaş”dan ibaretse neden tatil
çekici gelmesin?
Söz hakkı, yetki ve karar hakkı yoksa insanın çalıştığı iş
yerinde, çalışmak neden “maaş”tan daha fazlası olsun?
Peki ülkenin yönetimi başka elllerdeyken, “iş yerlerinin”
yönetimi nasıl bizim elimizde olsun?
***
“Bayram” ne demek sahi bu ülkede?
Yetişkinler için tatil, çocuklar için şeker ve oyun, yaşlılar
için de birazcık saygı ve sevgi…
Fena şeyler değil ki bunlar, hatta belki de en çok
ihtiyacımız olan şeyler bu günlerde…
Ama ihtiyaç denebilse bile, “bayram” denecek noktada mıdırlar
gene de?
Bayram nedir sahi?
***
Fırtınları aşan bir gemi karaya ulaştığında sağ kalanlar
bayram eder…
Bir hasat mevsimi bitip de ürününü toplayan üretici bayram
eder…
İnsanca çalışmaların sonunda, insanca dinlenmelere ulaşan
emekçi bayram eder…
Tüm bir yılın sonunda eve karnesini kırıksız getiren çocuk
bayram eder…
Sevdiklerinin yanında yaşlanan bir insan bayram eder…
Düşmanı kovup ülkesini kendi için bir vatan yapan insanlar
bayram eder…
Kısacası geçmişte harcadığı emeğin sonucunu alan ve bu emekle
geleceğe daha bir umutla bakan insanlar bayram eder…
Toplumsal varoluş mücadelesinin ortasında, Türkiye ve Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin çıkarları gereği gerilim ve çatışma ortamına sürüklenen biz
Kıbrıslı Türkler için bayramın sırası değil daha….
Şimdi biz, sert rüzgarlarla savrulan gemimizin yelken
direğine omuz vermeliyiz.
Şimdi biz, toprağımızı sürüp tohumlarımızı savurmalıyız
memleketimize.
Şimdi biz, özel sektördeki sömürüye dur demeliyiz.
Şimdi biz, kafamız kitabın içinde harıl harıl okumalıyız.
Şimdi biz, göç eden sevdiklerimizi yanımızda tutmalıyız.
Şimdi biz, bu ülkeyi onu sevenlerin vatanı yapmalıyız.
***
Bu tatil günlerinde, bunaltıcı işimizden kafamızı kaldırıp
bir nefes aldık; sevdiklerimize ve kendimize biraz zaman ayrıdık sadece…
Tatildir ama bayram değildir bu…
Ne zaman ki, sırtımıza yüklenen yükü, alnımıza çalınan
karayı, yüzümüze savrulan tokadı, onurumuza dokunan sözü ve yakamıza uzanan eli
aşacağız…
Ne zaman ki kendi kararlarımızı alıp, kendi hatalarımızı
yapıp, kendi doğrularımızı bulacağız…
Ne zaman ki mahkumu olduğumuz geçmişimizi yenip ortak
geleceğimize umutla bakacağız…
İşte biz o zaman bayram yapacağız…
Ve o bayram, bir tatilden ibaret olmayacak.
O bayram bizi iliklerimize kadar hissedeceğimiz bir coşkuyla
dolduracak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder