Bilindiği gibi Baraka’nın da kurucuları
arasında bulunduğu “Karpaz Milli Parkı’nı Koruyalım İnisiyatifi” tarafından 27
Ocak Pazar gün saat 10:30’da Özel Koruma Alanı içerisinde bir basın açıklaması
yapılacağı kamuoyuna duyurulmuştu.
Ancak o gün Dipkarpaz Köyü’nde yaşanan
olaylar, ne yazık ki bu basın açıklamasından daha fazla gündem oldu, daha fazla
konuşuldu...
İnisiyatif’in amacı çok net ve meşruydu. İlan
edilen amaç ve uygulanacak olan yöntemde belirsiz olan hiçbir şey yoktu...
İnisiyatife üye örgütlerin kitlesi ve çağrılı
olan halk kesimleri, Özel Koruma Alanı içerisinde devam eden inşaat
faaliyetlerini gözlemlemeye, denetlemeye ve ardından da konu ile ilgili
görüşleri kamuoyu ile paylaşmaya davet ediliyordu.
Bu amaçla, bölgedeki son yerleşim biriminin
içerisinden geçen yol kullanılarak, 4-5 kilometre ilerideki Blue Sea mevkiine
kadar araçlarla gidilecek ve bu bölgede basına açıklama yapılacaktı...
***
Bir konuda halk içerisinde farklı fikirlerde
olan insanlar olabilir ve bazen bu farklı fikirler anlaşmazlık boyutuna da
varabilir. Ancak herhangi bir kesimin, kaygılı olduğu bir konuyu gözlemlemesi
ve o konuya dair fikirlerini kamuoyu ile paylaşmasında tahrik olacak, provoke
olacak, infial içerisine girecek bir şey yoktur...
Basının büyük bir çoğunluğu “Karpaz halkı”nın;
İnisiyatif’in yaptıklarından dolayı infiale kapıldığından, halkı anlamak
gerektiğinden, yıllarca geri bıraktırılmış bir bölgenin de bazı ihtiyaçları
olabileceğinden bahsetmektedir...
Peki bu doğru mudur?
Akıllarınca, Dipkarpaz halkını savunmaya
çalışan bu münevverler aslında bölge halkına hakaret etmektedir...
27 Ocak günü yol kesen kişiler Dipkarpaz
halkı değildi...
O gün orada yol kesen, tehtidler savuran,
linç girişiminde bulunan kişiler; UBP bölge örgütünün faşist unsurları ve halk
içerisinden kandırarak oraya taşıdıkları bazı insanlardan ibaretti... Öyle çok
kalabalık bir kitle olmadıkları gibi yarısından fazlası da kenarda bekleşmekteydi.
Bağırıp çağıran, insanları galeyana getirmeye çalışanlar ise topu topu 30-40
kişiydi...
Bu 30-40 kişiye müdahale ederek, zararsız
hale getirme görevini yerine getirmeyen Polis Teşkilatı yüzünden, geriye kalan
halk kitlesinin de zaman zaman tansiyonu yükseldi... Ama elebaşları hiçbir
zaman 40 kişiyi geçmedi...
Pazar gün yaşanan; UBP’li faşistler,
Belediye, Kaymakamlık ve Polis Teşkilatı işbirliği ile organize edilmiş bir
AKP’ye yalakalık şovuydu... Ne halk ile çevrecilerin, ne Dipkarpazlılar ile
Lefkoşalıların ne de Türkiyeliler ile Kıbrıslıların bir kapışması değildi...
Sadece yolu kullanıp oradan geçerek gidecek
insanların, kimseyi tahrik etmesi zaten mümkün değildir...
Bu olay organize bir olaydır ve altyapısı bir
gece önceden UBP teşkilatı eli ile hazırlanmıştır...
***
Gerçekliği bir kez daha ortaya koyalım...
Pazar gün AKP’nin arzuları doğrultusunda
harekete geçen UBP-Belediye-Kaymakamlık ve Polis, bir grup faşist çapulcu ve
kandırılmış halk kitlesini kullanarak, bu ülkenin demokrat insanlarının yolunu kesmelerini
sağlamıştır... Bu Dipkarpaz halkının yaptığı bir fiil değil, Dipkarpaz halkının
adını kullanarak kendini gizlemeye çalışan faşistlerin işidir...
Yediği naneyi görünmez kılmak isteyen UBP ve
ekoloji hareketine 2007’de ihanet ederek, Özel Koruma Bölgesi’nin en ucuna
kadar elektrik direkleri çeken CTP; bunu “halk ile çevrecilerin” kapışması
olarak lanse etmek isteyebilir.
CTP, bugün UBP tarafından yaşatılan ekolojik
tahribatın altyapısını; bölgedeki son yerleşim biriminin onlarca kilometre
ilerisine kadar elektrik taşıyarak geçmişte kendisi hazırlamıştı...
Şimdi CTP’nin başlattığı işi UBP
ilerletmektedir. Tabii geri planda talimatları veren AKP o günlerde de şimdi de
yerinde durmaktadır.
CTP ise o günlerde hükümet olduğu için
çevrecileri kaale almamışken, şimdi muhalefette olduğu için çevre mücadelesini
“oy”a çevirmeye çalışmaktadır...
Oysa o gün elektrik direklerine karşı
mücadele eden çevreciler, bugün de bölgede yaratılan tahribata karşı mücadele
ediyorlar ve ne UBP’ye ne de CTP’ye güveniyorlar...
İşte faşist bir provokasyon örgütleyen UBP
ile çevrecileri kendi dümen suyuna çekmeye çalışan CTP’nin ağız birliği
yapmasının gerçek sebebi budur...
***
Böylesi oyunlara gelmemek için sadece çevreci
hareketin değil; esas itibariyle devrimcilerin yapacakları vardır...
Yakındır...
Çok kalmadı, az biraz daha sabır...* Bu yazı 30 Ocak 2013 tarihli Afrika Gazetesi'nde yayınlanmıştır...
AKINTIYA KARŞI
Münür Rahvancıoğlu
Baraka Aktvisti
munur.rahvancioglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder