Bir
yılı aşkın bir süredir, mücadeleler, grevler, eylemler ve yolsuzluklarla anılan
LTB, şimdi de erken seçimler nedeniyle gündemde... Cemal Bulutoğluları ve on
beş belediye meclis üyesinin istifalarına neden olan uzun süreli kriz, aslında
“sol” için tarihsel bir fırsatın da kapılarını aralamıştı. Ancak Kıbrıslı Türk
solu, herzamanki dar görüşlülüğü ile bu fırsatı elinin tersi ile itmiş
bulunuyor.
Maaaşları
ödenmeyen, sigorta ve ihtiyat sandığı primleri yatırılmayan, kısacası angarya
çalıştırılan belediye emekçilerinin direngen muhalefeti ve bu muhalefetin
etrafında oluşan gevşek ittifak; seçim çanlarının çalması ile birlikte
buharlaşıp uçuverdi. BES’in yürüttüğü mücadele, birçokları tarafından
eleştirilse de; emekçilerin kararlılığı ve açık haklılığı yüzünden soldaki
hiçbir odak tarafından açıkça reddedilemiyordu. Diğer sendikalar tarafından
kısık sesle dile getirilen eleştiriler; en fazla yöntemlere, zamanlamaya,
iletişime ve kullanılan dile yönelik kalabiliyordu. Siyasal partilerin ise,
BES’in mücadelesi üzerinden UBP’yi dövmek, olası bir seçimi zorlayarak hükümete
talip olmak hesapları yaptığını bilmeyen yok...
Nedenleri
ne olursa olsun, UBP dışındaki tüm siyasal özeneler belediye emekçilerinin
etrafında kenetlenmiş, toplumsal muhalefetin nabzı da Lefkoşa’da atarken, UBP
tarihi bir de hata yaparak yangının üzerine benzini döküverdi... 2012’nin son
günlerinde BES binasına baskın yapan Polis, sendika yöneticilerinin neredeyse tamamını
tutuklayarak gözaltına aldı. Bu olaya kendinden beklenmeyen bir hızla yanıt
veren sendikaların hemen ertesi gün genel grev ilan etmesi, Lefkoşa halkının ve
emekçilerin de coşkulu bir şekilde greve katılması sonucu BES yöneticileri
mahkeme tarafından anında serbest bırakıldı. Ancak muhaefet daha bu durumun
değerlendirmesini yapamadan Cemal Bulutoğluları’nın istifası ile tüm tablo bir
kez daha değişti, kartlar bir kez daha dağıldı...
Lefkoşa’da
seçim rüzgarları esmeye başladığı andan itibaren tüm halkın beklentisi tek bir
başlıkta toplanıverdi: Ortak Aday... Halkın gözünden bakıldığında ortak bir
aday mümkün gibi de görülüyordu üstelik. Toplumsal Varoluş Hareketi daha yeni
kurulmuştu ve Baraka dışındaki herkes bu hareketin içindeydi. Belediye ile
ilgili sendikasından partisine tüm sol ortak bir mücadele yürütmemiş miydi son
bir yıldır? Ve herkesin coşkuyla attığı “Birlik, Mücadele, Dayanışma” da bu
demek değil miydi? İşte birlik olmuş, mücadele etmiş, dayanışma örmüş ve
Cemal’ı istifa ettirmiştik... Şimdi bu birlikteliği devam ettirmenin ve
seçimlerde UBP’ye ders vermenin önünde ne engel olabilirdi ki?
Ama
seçim partileri açısından mesele hiç de böyle görünmüyordu. Onlar zaten ta
baştan belediyenin, Lefkoşa halkının veya çalışanların dertleri ile ilgilenmiyorlardı
ki... Onların tek bir derdi vardı, yaşananlardan rant elde etmek, prim yapmak
ve oylarını arttırmak...
CTP,
erken seçimin belli olması ile neredeyse aynı zamanda seçime kendi adayı ile
katılacağını ilan etti. Bu, halk açısından gerçek bir hayal kırılığı oldu ancak
gene de atlatması kolay bir hayal kırıklığı... Çünkü CTP’nin son hükümet dönemi
icraaatları daha unutulmamış ve geriye kalan solun, sendikalarla birlikte
oluşturacağı bir seçim ittifakının hala mümkün olduğu düşünülmekteydi. Oysa
TDP’nin de bu seçimlerde kendine göre planları vardı... Haftalarca süren ve
Baraka ile KTÖS’ün ortak bir noktada buluşulması için samimi çaba harcadığı
toplantılardan hiçbir sonuç çıkmadı...
Ortak
Aday toplantılarına “biz kesin varız” diye katılan TDP, toplantıların çökmesine
neden olan parti oldu. TDP “kendi adayımızla katılacağız” açıklamasını dahi
yapmadan, adayını ilan ediverdi... “Bizim daha seçime katılıp katılmayacağımız
belli değil, bu yüzden toplantılara gözlem amacıyla geliyoruz” diyen YKP de
seçimlere yalnız katılmaya karar verince, KSP’nin adayı da sayılınca solda aday
enflasyonu başgösteriverdi.
Lefkoşa’da
geçtiğimiz bir yılda “birlik”ten bahseden herkes, kendi çıkarının peşine
düşmüştü. CTP için bu seçimler Lefkoşa’yı alarak 2014’de hükümet olma planları
demekti. TDP için oylarını yükselterek, 2014’te muhtemel bir koalisyona yatırım
yapmak anlamına geliyordu. YKP için ise unutulmaya başlayan adını hatırlatarak,
devrimciler tarafından doldurulmaya başlayan boşluğunu sahiplenmek...
Süreç
içinde samimiyetle “ortak aday” için ağırlığını koyan Baraka; gelinen noktada
halkın tepkisini ifade edebileceği bir kanal yaratmanın tarihsel bir sorumluluk
haline geldiğini görerek seçimlerde taraf olmak zorunda kaldı. “Bugün mühürleri
yarın zincirleri kıracağız” çağrısı ile belediye meclisine bir aday gösteren
Baraka’nın amacı; Kıbrıslı Türklerin arzuları hilafına hareket eden Ankara’ya
ve sol partilere “artık yeter” diyerek, halkın, belediye emekçilerinin ve
belediyenin sıkıntılarını gündeme taşımaktır...
Baraka adayına yapılacak
tercihler üzerine seçimler sonrasında çok konuşulacak... Egemenler, diğer sol
odaklar, Barakacılar ve elbette halk için bu tercihler birçok anlam ifade
edecek. Ancak tüm bunlar yapılırken unutulmaması gereken esas mesele; Lefkoşa’da
başta belediye emekçileri olmak üzere, halk ve bir kurum olarak belediyenin
merkeze alınmadığı hiçbir yaklaşımın sola dair olmayacağıdır. Birlik olacaksa
bu temelde olacaktır, dayanışma ancak bu öznelerle kurulduğu zaman anlamlıdır
ve böyle bir mücadele elbette uğruna çabalamaya değen bir mücadeledir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder