1 Aralık 2009 Salı

Onurumuzla Direndik

Sadece kamu emekçilerinin değil, emeği ile geçinmek isteyen dürüst her yurttaşın geleceğini karartacak Göç Yasası’na karşı; ONURUMUZLA DİRENDİK...


28 Ekim 2009 tarihinde Göç Yasası'na karşı gerçekleşen grev, miting ve eylemler bu ülkede kamu emekçileri hareketi için bir dönüm noktası olmuşsa; 23 Kasım da emekçilerin yeni koşulların gerektirdiği eylemlilik düzeyini göğüslemeye hazır olduklarının kanıtı olmuştur.
28 Ekim'den 23 Kasım'a ilerleyen süreçte; özellikle KTÖS ve AÖA Öğrencileri'nin üstlendiği militan bir inisiyatifle yoğun bir eylemlilik süreci yaşandı. Göç Yasası'na karşı direnişi sadece mesai saatleri ile sınırlamayan militan bir dinamizm kasım ayına damgasını böylece vurmuş oluyordu. Her akşam üzeri Meclis önünde buluşularak çalınan davullar eşliğinde emekçi halkımıza açık bir çağrı yapılması ve bu direnişe erkesin davetli olduğunun vurgulanması açık bir olumluluktu. Meclis önünde giderek büyüyen eylemler, sendikal bürokrasinin diğer bileşenlerinin de harekete geçmek zorunda hissetmesine neden oldu. Böylece Meclis önünde gerçekleşen eylemlerin yanına Başbakanlık kavşağı eylemi, Pronto önüne meşaleli yürüyüş gibi eylemler de eklendi. Sendikal Platform sürecin dinamizmini kucaklayamayan hantal yapısına rağmen, çatırdayarak, tökezleyerek de olsa KTÖS'ün peşinden hareketlenmek zorunda kalıyordu.
Açıkça söylemek gerekir ki, CTP döneminde sözde Sosyal Güvenlik Yasası ile başlatılan neo-liberalleşme süreci şimdi Göç Yasası ile gerçek karakterini edinse de sendikal yapımız bu yeni dönemin gereğini yerine getirebilecek bir dinamizmden yoksundur. Ancak gerek sendikal camianın içindeki çeşitli dinamik unsurların çekme ve emekçi kitleler içindeki ileri unsurların itme kuvveti ile Sendikalar Platformu egemenlerin ve hatta kendilerinin dahi beklemediği bir direnişe ön ayak oldu.
23 Kasım 2009 tarihi Kıbrıslı Türk kamu emekçileri hareketine coşkulu bir zafer olarak damgasını vurmuştur. 28 Ekim sonrası olağanüstü önlemler alınmasına, tutuklamalar, çevik kuvvet, plastik mermili silahlar, biber gazı, isimliği çıkarılmış ve saldırı emri verilmiş polis gücü, su sıkmaya hazır itfaiye aracı gibi savaş durumu tedbirlerine rağmen kamu emekçileri bir kez daha egemenlerin kurduğu barikatı aşmayı bilmiş, Meclis kapısına dayanarak içeri girme denemesinde bulunmuştur. Bu durum emekçilerin kendi kafasındaki barikatları yıktığının da göstergesidir. Neo-liberal saldırı dalgasının sadece Göç Yasası'ndan ibaret kalmayacağı düşünüldüğünde, sürecin ilerleyen aşamalarına dönük önemli bir kazanımdan bahsettiğimiz görülebilecektir. Saflarımızdaki bazı unsurlar bunun farkına hala varamamış bile olsalar, egemenler bunu gayet net olarak görmüşlerdir. Şimdi kamu emekçileri hareketinin içine dalıp canla başla örgütlenme zamanıdır. Göç Yasası egemenlerin emekçilere açık KAVGA DAVETİDİR. 23 Kasım'da kamu emekçileri ve Kıbrıslı Türk halkının tüm sağlıklı unsurları hep bir ağızdan “DAVETİNİZ KABULÜMÜZDÜR” demiştir. Şimdi emek hareketinin yeni koşullarına uygun bir örgütlenme, hantal sendika bürokrasisini devre dışı bırakan bir demokratikleşme, uzlaşmacı teslimiyetçiliği geri plana iten bir meşru direniş örgütlemek üzere herkesi Bağımsız Sendikacılık çağrısı ile aynı bayrak altına çağırma zamanıdır. 23 Kasım'ın açtığı meşru direniş çizgisi, örgütlü ve planlı bir yaklaşımla emek mücadelesinin ana yoluna çevrilmelidir.
Kıbrıslı Türk emekçiler, Göç Yasası aracılığı ile egemenlerin sendiksızlaştırma, yoksullaştırma ve çocuklarının geleceğini satarak kendi gününü kurtarmak üzere ONURSUZLAŞTIRMA girişimine ONURUYLA DİRENMİŞTİR. Kıbrıslı Türk emekçiler çocuklarının geleceğinin pazarlık unsuru olmadığını, kişisel çıkar ve menfaat hesapları ile kirlenmemiş, polis jopu ve devlet şiddeti ile korkutulamayacak, yozlaşmış solun ve duyarsız bürokrasinin bıktıramadığı ONURLU unsurların hala azımsanamayacak bir kitleyi oluşturduğunu göstererek; egemenlerin yüreğine korku emek hareketinin bütününe ise UMUT aşılamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder