1 Nisan 2010 Perşembe

Kıb-Tek’te Kazalar Durmuyor

Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (Kıb-Tek)’te kazalar durmuyor. Geçtiğimiz Şubat ayının son günlerinde Haspolatlı elektrik teknisyeni, 28 yaşındaki Özkan Gürler elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetmişti. Lefkoşa Surlariçi’nde Gençlik Gücü Spor Kulübü yakınındaki bir elektrik direğinde meydana gelen arızayı gidermeye çalışan Özkan arkadaşımız elektrik akımına kapılmıştı. Daha bu olayın acısı sıcaklığını korurken, 30 Mart 2010 günü yine Kıb-Tek emekçilerinden İbrahim Esmer, Dikmen Trafo Merkezi’nde bakım-onarım çalışması yaptığı sırada elektrik akımına kapıldı. 66 bin voltluk elektrik akımın etkisinde kalan ve ağır yaralanan İbrahim Esmer’in vücudu, yüzde 50 oranında yandı. Yanıkların, ikinci ve üçüncü derece olduğu öğrenildi.
Balıkesir sakini İbrahim Esmer, olayın hemen ardından Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Oradan da Türkiye’ye sevk edildi.
Bu iki trajik kaza ile birlikte Elektrik Kurumu’nun ne kadar atıl bir durumda olduğu, kurumda çalışan emekçilerin nasıl koşullarda hizmet vermeye çalıştıkları da ortaya çıktı. Enerji ile ilgili her türlü teknolojinin  hızla geliştiği dünyamızda, biz hala çağın çok gerisinde kalmış yöntemler ve aletlerle hizmet sağlamaktayız. Halkın enerji alma hakkının piyasanın insafına terkedilmesi arzusu ile CTP’den Dp’ye ve bugünkü hükümet UBP’ye kadar tüm neo-liberal sermaye partilerinin ticarileştirme, özelleştirme çabası içinde bulunduğu Kıb-Tek, ne yazık ki kendi yağı ile kendi ciğerini kavurmaktadır.
Kıb-Tek’te çalışan emekçiler can güvenliğine dair neredeyse hiçbir emniyet tedbiri ile donatılmadan, gerekli eğitimler ve hizmet-içi eğitimlerden yararlanmadan, tamamen kendi pratik yöntemleri ile ve sağlıksız koşullarda halkımıza hizmet vermeye çalışmaktadırlar. Böylesi koşullar altında dahi kurumun ayakta kalabilmesi emekçilerin özverili çabalarına borçludur. Özellikle Özkan arkadaşımızın ölümünün arkasında yatan yoğun belirsizlik sisi, bir trafonun üzerine birden fazla yerden elektrik sağlanabilecek kadar plansız, baştan savma bir altyapının varlığı, yıllardan beridir kurumun altını boşaltmak için gösterilen yoğun çabaların bir ürünüdür.
Sermaye partilerinin amacı, Elektrik Kurumu’nun atıl yapısını gerekçe göstererek planladıkları özelleştirmeye zemin hazırlamak ve halkın kendi öz malı olan Elektrik Kurumu’nu sermeyeye peşkeş çekmektir. Bugün Kooperatif’ten tutun da Kıbrıs Türk Hava Yolları’na kadar tüm kamu kuruluşlarında aynı oyun oynanmakta, bu da emekçilerin canına mal olmaktadır. Egemenler cephesinde olay çok basittir. Kuruma yatırımlar kesilecek, kurumun gelirleri dahi başka kalemlere aktarılacak, oy amacıyla personel istihdamı yapılacak, altyapıya hiçbir önem verilmeyecek, gerekli hiçbir malzeme alınmayacak, çalışan sağlığı önemsenmeyecek, gerekli eğitimler dahil her türlü maliyet kısılacak ve kurum ayakları üzerinde duramaz hale gelince de sermayeye satılacak! Egemenlerin tüm çabası bu yöndedir.
Ancak kurumda örgütlü sendika El-Sen; emekçilerin parasal ve özlük hakları ile ilgili sorumluluk sahibi olduğu kadar, hatta bundan daha fazla emekçilerin sağlığı ve halkımızın kurumdaki çıkarları ile ilgili de sorumluluk sahibidir. Egemenler kurumu yıpratırken, sendikanın birçok uygulamanın piyasalaşmasına göz yuman, itiraz ettiği noktalarda dahi emekçileri ve halkı bilgilendirmek için çaba harcamayan, uyumlu bir tavır kabul edilebilir değildir. Aksine, er türlü piyasalaştırma, özele iş devretme, parça parça özelleştirme süreci aktif bir şekilde emekçilere ve halkımıza aktarılmalı, konu ile ilgili dinamik bir kamuoyu yaratılmalıdır.
Diğer yanda iş sağlığı ve emekçilerin güvenliği açısından tehlikeli hususlar gerek emekçilere gerekse de halkımıza sürekliolarak aktarılmalıdır. Eylemler, protestolar, grevler sadece parasal hak ve özlük hakları için değil kurum çıkarları ve emekçilerin sağlığı için de gündeme getirilmelidir.
Örneğin yaşanan iki trajik kazaya rağmen endikanın herhangi bir grev, protesto veya eylemi söz konusu olmamıştır. Elektrik Kurumu’ndaki kamu emekçileri, canları avuçlarında halkımıza en değerli hizmet olan enerjiyi sunmaya çalışırlarken, halkın kendi malı olan kurumun yıpratılmasına göz yummamak en temel sendikacılık görevidir.
Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma ve enerji halkın en temel hakları arasındadır. Bu haklar kamu tarafından, herkese eşit, kaliteli, bilimsel yöntemlerle ve en temel miktarlarından ücretsiz sağlanmalıdır. Halkın bu kurumlar içindeki gözü-kulağı olan sendikaların en temel görevlerinden birisi de hem emekçilerin hem de halkımızın çıkarları bakımından Kıb-Tek gibi kurumların kamusal niteliğini korumaktır. Bilinmelidir ki sermayenin yaymakta olduğu “özel iyidir bu işleri kamu yapamaz” safsatalarına artık dünyada hiç kimse inanmamaktadır. Bu yüzden başta ilgili sendikalar olmak üzere halktan yana herkesin bu liberal safsataların etkisinden çıkmasının vakti gelmiştir. Öldüren elektrik değildir. Öldüren halkın malını çalmak isteyenlerin yarattığı bilinçli ihmal politikalarıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder