2018 Ocak ayında gerçekleşecek seçimler yaklaşırken,
siyasal alanda siyaset dışı bir heyecan da yaygın bir şekilde karşılık buluyor.
Seçim sürecinin sıkıntılı apolitikliği çeşitli kesimler
tarafından farklı şekillerde ifade edildi: Siyasal partiler ideoloji dışı bir
konuma savrulmuş durumda. En iyi durumda “seçim programı, vaatler listesi” gibi
kes-yapıştırcı bir eklektizmle damgalı metinlere dayalı; en kötü durumda ise
“yayaya şaşaşa”dan ibaret bir parti propaganda süreci yaşanıyor. Adayların çok
büyük bir oranının ise, geçmişte herhangi bir ideolojiye sahip olmayan apolitik
bireylerden oluştuğu ortada. Birçoğunun hayatı boyunca herhangi bir inceleme
kitabı okuyup okumadığı bile belli değil.
Durum böyleyken kişisel tanışıklık, “iyi insan” olma,
ailecek görüşme gibi kriterlerin ön plana çıktığı bir seçim propaganda süreci
yaşanması normal. Elbette tüm partileri aynı kefeye koymak mümkün değil.
Örneğin ideolojiden arılık MAP için geçerli bir argüman değil. MAP açıkça
Türkçü faşizmle damgalı bir parti. Bu net ideolojiyi de gururla taşıyor.
27 Aralık 2017 Çarşamba
29 Kasım 2017 Çarşamba
"Polisler 45 yaşında emekliye çıksın mı?"
"Polisler 45 yaşında emekliye çıksın mı?"
Bugünlerde etrafında kamplaştırılmaya çalıştığımız yeni şaşırtmacalı sorumuz bu... Ya "evet" diyeceksiniz yada "hayır"!!! Başka cevabı kabul etmiyor efendiler...
Gelin biz bu konuya başka bir noktadan bakalım:
Bugünlerde etrafında kamplaştırılmaya çalıştığımız yeni şaşırtmacalı sorumuz bu... Ya "evet" diyeceksiniz yada "hayır"!!! Başka cevabı kabul etmiyor efendiler...
Gelin biz bu konuya başka bir noktadan bakalım:
13 Kasım 2017 Pazartesi
Siyasi Etik ve Milletvekilliği Adaylığı Üzerine
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreterliğine aday olmaya karar verdiğim gün, Baraka'daki yöneticilik görevimden ayrıldım. Genel Sekreter olacağım garanti değildi, ama benim yönüm, ilgim, hedefim, kararım belliydi...
Neden ayrıldım peki? İki örgüt birbirine zıt görüşleri savunduğu için mi? Elbette hayır!!!
İktidarı hedefleyen siyasal örgütlerle, ekonomik-demokratik mücadele yürüten alan örgütlerinin yöntem ve stratejilerindeki doğal fark yüzünden... Sendikalarda, derneklerde, demokratik kitle örgütlerinde yürütülen mücadele ile siyasi partilerde yürütülen mücadelenin farklı yöntemlerle yürütülmesi gerektiğine inancımdan...
Koordinasyon, ilişki, dayanışma... Elbette... Ama iki yapıda da yönetici aynı kişi olunca, kişinin kendi kendisi ile dayanışma ve koordinasyon yürütmesi beklenemez herhalde...
Neden ayrıldım peki? İki örgüt birbirine zıt görüşleri savunduğu için mi? Elbette hayır!!!
İktidarı hedefleyen siyasal örgütlerle, ekonomik-demokratik mücadele yürüten alan örgütlerinin yöntem ve stratejilerindeki doğal fark yüzünden... Sendikalarda, derneklerde, demokratik kitle örgütlerinde yürütülen mücadele ile siyasi partilerde yürütülen mücadelenin farklı yöntemlerle yürütülmesi gerektiğine inancımdan...
Koordinasyon, ilişki, dayanışma... Elbette... Ama iki yapıda da yönetici aynı kişi olunca, kişinin kendi kendisi ile dayanışma ve koordinasyon yürütmesi beklenemez herhalde...
1 Kasım 2017 Çarşamba
“Tam Sosyal Güvenlik” Yalanı
“Sınıf siyaseti”, solcular arasında bile yanlış
anlaşılmış bir kavramdır. Birçok heyecanlı solcu, hiçbir meseleye sınıfsal
bakmazken; kendi partisini “sınıf”, partisinin çıkarlarını “sınıf siyaseti”,
partisinin seçim başarısını da “sınıf mücadelesi” zanneder. Sınıfın gerçek
bireyleri “cahil” ve “pis”; sınıfın çıkarları ise “popülizm” olarak
etiketlenir...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından
geçtiğimiz hafta açıklanan “Tam Sosyal Güvenlik” projesi ve bu proje bağlamında
solcuların neredeyse hiçbir muhalefet üretmemiş olması bize gösteriyor ki;
ülkemiz solcuları, sınıf bilincinden, sınıf siyasetinden ve sınıf
mücadelesinden nasiplerini henüz alamadılar. Ancak sermayedarlar ve onların
hükümetlerdeki temsilcileri, bu meselede şimdiden fersahlarca yol kat
etmişlerdir.
28 Ekim 2017 Cumartesi
Anarko-Sendikalizm
Anarşizmin şehir efsanesi ve ergen isyanı basitliğinde bir saçmalık olmadığını bilen ve ciddiye alınması gereken bir felsefi argüman olduğunu gören kişiler dahi, aslında tek bir tane anarşizm olmadığını çoğu zaman gözden kaçırır. Hristiyan anarşist Tolstoy, evrime ciddi katkılar yapmış prens Kropotkin, Marx ile kapışan Bakunin, ütopyacı Proudhon, bireyci Striner, köylü Mahno ve anarko sendikalist Durutti arasında çok ciddi farklılıklar vardır.
21 Ekim 2017 Cumartesi
SOLDA KAOS ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Kuram ile hayat çeliştiğinde, kuramı çöpe atıp, olgulara uygun yeni bir kuram oluşturmanın zamanıdır. Hayatı değiştirmek için yapılacak müdahale, ancak olguyu gören bir kuramla mümkündür çünkü...
4 Ekim 2017 Çarşamba
Göçmen İşçiler ve Çalışma Yaşamı
Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nın, üçüncü uyruklu işçilere
özel sözleşmeler vasıtasıyla 50 dolar aylık ücret ödemek istediğini kamuoyuna
açıkladığı günlerde, Mağusa’da Kamerun uyruklu bir kadının ödrt ay boyunca
karın tokluğuna çalıştırıldığı haberi basına yansıdı...
Bu durum, giderek büyüyen bir olgunun; üçüncü uyruklu
işçilerin ağır ve insafsız sömürüsünün görünür kısmıydı. Tabiri caizse buz
dağının görünen yüzü...
Yıllarca TC kökenli emekçilerin “en alt”ı oluşturduğu
çalışma yaşamımızda, artık Türkçe bilmeyen, haklarından habersiz, haklarını
öğrenme olanaklarından yoksun ve sosyo-kültürel anlamda da yabacılık çeken bir
kesim var. Ve bu kesim giderek büyüyor.
Gelin çalışma yaşamımıza bu bağlamda genel bir bakış
attıktan sonra, üçüncü uyruklu işçilerin somut sorunlarından ve çözüm yollarından
bahsedelim...
Köpekler Hakkında Her Şey
Bu bir eğitim kitabı değil. Köpeğinizi ve belki de kendinizi daha iyi anlamak için bir fırsat... John Bardshaw yeni kanin bilmin ortaya koyduğu son veriler ışığında, köpeklerin davranış, duygu ve yaşam şekillerine dair müthiş sarsıcı bilgiler veriyor. Köpekleri kötücül bir rakip veya tamamen insan duygularına paralel olarak yorumlayan iki tür bilim dışı yaklaşımı eleştirirken; hem köpeğin evrimi hem de akrabası kurtların yaşam tarzına dair bilinmeyen gerçekleri ortaya koyuyor. Aslında esaret altında gözlemlendiği için yanlış bilinen kurt sosyalliğine dair de kitapta pek çok bilgi var.
2 Ekim 2017 Pazartesi
TATİL NASIL GEÇTİ VEKİLİM?
Sevgili
Milletvekilleri
Bugün 30 Haziran tarihinde başlayan tatiliniz sona eriyor. Ülkemizde az bulunan bir ayrıcalıktan yararlanıp; tam üç ay boyunca dinlendiniz, gezdiniz, sevdiklerinizle vakit geçirdiniz, kitap okudunuz, sabahları geç kalkıp geceleri istediğiniz saatte uyudunuz, kısacası kendinize vakit ayırdınız...
Tatiliniz nasıl geçti? Umarız ki, tatiliniz boyunca özel sektörde çalışan emekçilerin sorunlarını düşünmeye ve çözüm yolları bulmaya da zaman ayırabilmişsinizdir. Çünkü bu üç aylık süre emekçiler açısından hiç de güzel geçmedi.
Bugün 30 Haziran tarihinde başlayan tatiliniz sona eriyor. Ülkemizde az bulunan bir ayrıcalıktan yararlanıp; tam üç ay boyunca dinlendiniz, gezdiniz, sevdiklerinizle vakit geçirdiniz, kitap okudunuz, sabahları geç kalkıp geceleri istediğiniz saatte uyudunuz, kısacası kendinize vakit ayırdınız...
Tatiliniz nasıl geçti? Umarız ki, tatiliniz boyunca özel sektörde çalışan emekçilerin sorunlarını düşünmeye ve çözüm yolları bulmaya da zaman ayırabilmişsinizdir. Çünkü bu üç aylık süre emekçiler açısından hiç de güzel geçmedi.
1 Ekim 2017 Pazar
Sapiens
Kolektif Kitap tarafından
basılan ve Yuval Noah Harari tarafından yazılmış olan "Hayvanlardan
Tanrılara Sapiens", 2015 yılında basılmış. Basımının hemen ardından
fenomen haline gelen kitap, 412 sayfalık ebatına ve inceleme iddiasında
bulunduğu konunun bilimsel ağırlığına rağmen otuz baskıdan fazla yaparak
bestseller haliine gelmiş durumda.
Bir kitabın bestseller
olması, çok fazla okunduğu veya çokça tartışmaya neden olduğu anlamına
gelmiyor; adı üstüne “bestseller” yani çok satıyor. Satınalanların bazıları
elbette kitabı okuyor, birçoğu ise bir süre elinde gezdirip fotoğraf çekiyor.
Bu konuda azıcık iddialıysa da kütüpanesinde sergiliyor ve kişisel imajını ktap
ile cilalıyor. Sapiens tam buna göre bir kitap, tam bir imaj imalatçısı...
27 Eylül 2017 Çarşamba
Ödenmeyen Maaşlar, Zavallı Patronlar ve Kırılan Tabaklar
Kamerunlu bir kadın 3-4 aydan beridir çalıştığı
restoranda hiç maaş alamıyor, defalarca darp edildiğini söylüyor, sosyal
güvenlik ile ilgili hiçbir kaydı yapılmıyor ve en sonunda isyan ediyor. Kaydını
yapmayan ve maaşını vermeyen patronun tabaklarını kırıp, çatallarını yerlere
atan kadın, olay yerine gelen polis tarafından “suçüstü” yakalanarak,
“rahatsızlık, uygunsuz tavır, hakaret ve izinsiz ikamet” suçlamasıyla gözaltına
alınarak mahkeme karşısına çıkarılıyor...
İşte ülkemizin son durumu böyle: Ülkesinden uzakta,
okumak amacıyla adaya gelmiş ancak yeterli parası olmadığı için çalışmak
durumunda kalan bir kadını darp edip, maaşını vermeyerek kalkınma yolunda bir
devlet! Göçmen bir kadın emekçiyi darp edip sömürerek zengin olmayı hedefleyen
bir özel sektör sermayesi. Ve mağduru yakalayıp faili koruyan kolluk güçleri...
26 Eylül 2017 Salı
Güvencesiz tek bir iş yeri, sigortasız tek bir emekçi, hakkı yenen tek bir işçi kalmayıncaya kadar durmayacağız...
İlk bakışta birbiri ile ilgisiz gibi görünen iki olay,
ülkemizde özel sektörde sömürünün ulaştığı boyutlara ışık tutmaktadır.
Mağusa’da göçmen bir kadın emekçi, aylarca kayıt dışı
çalıştırıldığı işyerinde maaşını alamadığı için isyan edince, polis tarafından
gözaltına alınmış ve “huzursuzluk vermek” iddiasıyla mahkemeye çıkarılmıştır.
Bu olay yaşanırken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile görüşen Sanayi Odası
başkanı; üçüncü ülkelerde ücretler 50-60 dolar olduğu halde bu emekçilern bizim
ülkemizde 500 dolar asgari ücret aldıklarından şikayet etmiş ve daha az maaş
ödemek için Bakanlar Kurulu’ndan düzenleme istemiştir. Çalışan insanların
sosyal güvenliğinden sorumlu bakan ise, yürürlükte olan Asgari Ücretler
Yasası’na açıkça aykırı olan bu talebe sempati ile yaklaşarak, konuyu Bakanlar
Kurulu’nda görüşeceklerini ifade etmiştir.
1 Eylül 2017 Cuma
Yok Başka Bir Cehennem
Bugün resmi tatil durumundaki Bayram’ın birinci günü ve aynı zamanda 1 Eylül Dünya Barış Günü…
Arabayla seyehat ederken açık marketler ve kasa kasa sebzeyi sırtlanmış emekçiler çarpıyor gözüme… Bu dini bayramda çalışılmasına itiraz eden bir din örgütüne de, resmi tatilde sömürüye direnen sendikaya da rast gelmiyor bilincim…
1 Eylül Ortak Basın Açıklaması
Değerli basın emekçileri, saygıdeğer halkımız;
Bugün burada her yıl olduğu gibi 1 Eylül Dünya Barış Günü
vesilesiyle, barışa özlemimizi bir kez daha vurgulamak için bulunuyoruz.
Bu yıl 1 Eylül, resmi bayram tatilinin birinci gününe
rastladı. Ancak özellikle Crans Montana’da yaşanan hayal kırıklığı sonrasında,
barış güçlerinin kararlılık ve mücadele azminden vazgeçmediğini göstermesi
anlamında sokakta olmak anlamlıydı, anlamlıdır. Çünkü barış, boş
vakitlerimizde, uygun zamanlarımızda mücadelesini vereceğimiz “sonrayı bekleyebilecek”
bir şey değil, tam aksine adamızın ve halklarımızın yaşamsal bir ihtiyacıdır.
30 Ağustos 2017 Çarşamba
Ben Bayrama Bayram Demem, Özel Sektör Çalıştıkça
Bugün 30 Ağustos...
30 Ağustos Resmi Tatiler ve Anma Günleri Yasası’na göre
tatil...
Sadece kamu emekçilerine değil, tüm çalışanlar için resmi
tatil ilan edilmiş günlerden birisi bugün. Başka bir ülkenin milli gününün
ülkemizde resmi tatil ilan edilmesinin ne kadar doğru olduğu başka bir tartışma
konusu. Zaten emekçilerin bir çoğu bu tür günleri dinlenmek, sevdikleri ile
vakit geçirmek ve huzur bulmak için değerlendiriyor.
Ama yukarda belirtilen Yasa’da resmi tatil olarak
belirtilen hiçbir gün, özel sektör çalışanları için tatil değil...
Bu yıl 30 Ağustos ile 1 Eylül’deki Kurban Bayramı arasında
kalan Arife de (31 Ağustos) hükümet tarafından tatil olarak ilan edilmesine
rağmen, ne yazık ki üvey evlat konumundaki özel sektör çalışanları hem 30
Ağustos’ta hem de 31 Ağustos’ta normal mesai günüymüş gibi çalıştırılacaklar.
23 Ağustos 2017 Çarşamba
Bir Karikatürün Düşündürdükleri: Asimilasyon, Nüfus ve Mücadele
Son dört günün
gündemine yerleşen ve Kıbrıs Gazetesi’nde yayınlanan karikatür üzerinden oluşan
kamplaşmaya bakıldığında; meselenin aslında her iki taraf açısından da çok daha
derin bir arka plana sahip olduğu rahatça anlaşılabilir. Üç ay önce yayınlanmış
bir karikatürü politik çıkarlarına alet etmek için kullanan YDP de, bu meseleye
neredeyse tüm göçmen nüfusu karşısına alan bir duygusal tepki veren çevreler
de, konuyu tedirginlikle takip eden biz sıradan vatandaşlar da biliyorduk ki;
mesele karikatürden ibaret değildir. Gelin biz taraflarca açık açık
konuşulmayan ama ima edilen konularla ilgili biraz düşünelim...
21 Ağustos 2017 Pazartesi
Karikatür Tartışması Hakkında
6 Mayıs 2017 tarihinde Kıbrıs gazetesinde bir karikatür yayınlanıyor… Bu tarihten Ağustos ayına kadar bu konu ile ilgili hiçbir şey yaşanmıyor. Aynı karikatür 18 Ağustos 2017 tarihinde bu kez sosyal medyada yayınlıyor. Ve kıyamet kopuyor…
11 Ağustos 2017 Cuma
KOOPERATİF MERKEZ BANKASI’NDAKİ SİYASİ İŞGALE DERHAL SON VERİLSİN!
1959 yılından beridir Kıbrıslı Türk halkının ve Kıbrıslı
Türk kooperatifçiliğinin en önemli değerlerinden birisi olan Kooperatif Merkez
Bankası etrafında son günlerde dönen tartışmaları ibretle takip ediyoruz.
Münhalsiz istihdamlar ve usülsüz krediler hakkında giderek daha fazla
öğrendiğimiz bilgiler, Kooperatif Merkez Bankası’nın nasıl yönetildiğine dair
halkımızın her bireyi gibi Bağımsızlık Yolu olarak bizleri de
endişelendirmektedir.
9 Ağustos 2017 Çarşamba
Çözümünüzü Nasıl Alırdınız: Bütünlüklü mü Parça Parça mı?
Mont Pellerin ve Crans Montana trajedilerinden sonra
“bütünlüklü çözüm” cephesi ciddi sarsıntılar geçiriyor. Başını CTP’nin çektiği
her cephenin dağılışında olduğu gibi, bu meselede de kürkçü dükkanını terkeden
tilkiler kendi aralarında en büyük eleştirmen rolünü kapmak için yarışmaya
başladı.
Her allahın günü “rekabet, hırs, haset” eleştirisi
yapanların, dün omuzlarında taşıdıklarına, bugün “kim önce tekmeyi basacak”
diye itişip kakışmalarını izlemek keyifli olabilirdi... Eğer başka bir ülkede
yaşıyor olsak ve Kıbrıs halklarının söz, yetki, karar, iktidar sorunu demek
olan Kıbrıs sorununun çözümüne dair kaygılarımız olmasa, gerçekten seyirlik bir
durumdur söz konusu olan.
2 Ağustos 2017 Çarşamba
Sapiens Üzerine Notlar
Bir süredir son zamanların popüler kitabı SAPIENS'i okuyorum... İşler giderek çığrından çıkıyor:
- Önce sapiens'i diğer insanlardan (erectus, neandertal vb) ayıran temel noktayı maddi gerçeklikle hiçbir ilgisini kurmadan ve nedenini de "açıklanamaz" olarak izah ederek tamamen soyut bir "dil" meselesi olarak tanımladı.
- Önce sapiens'i diğer insanlardan (erectus, neandertal vb) ayıran temel noktayı maddi gerçeklikle hiçbir ilgisini kurmadan ve nedenini de "açıklanamaz" olarak izah ederek tamamen soyut bir "dil" meselesi olarak tanımladı.
26 Temmuz 2017 Çarşamba
Fonculuk, Akıncı ve Özeleştiri
Geçtiğimiz hafta yazdığım “Gerçeğin Çölüne Hoşgeldiniz: Çöken Sadece Müzakere Süreci mi?”
başlıklı yazı sonrası, bazı dostlardan gelen çeşitli sorularla karşılaştım.
Buradan bu soruların yanıtlarını tartışmamız, benzer soru işaretleri olan
kişilere de ulaşmak için sağlıklı olabilir.
Öncelikle, okuma fırsatı bulamayanlar için özet olarak
geçtiğimiz hafta ne yazdığıma değinelim: Yazı Crans Montana sürecinin çökmesi
ile birlikte, “bütünlüklü çözüm” adına toplumsal muhalefeti baskılayan
kesimlerin yaşadığı travmaya odaklanıyordu.
19 Temmuz 2017 Çarşamba
Gerçeğin Çölüne Hoşgeldiniz: Çöken Sadece Müzakere Süreci mi?
Crans Montana’da yaşanan çöküşten sonra neler olacağına
dair çeşitli senaryolar, B planları, öngörüler, tahminler, arzular, korkular
her yanımızı kaplamış durumda...
Şöven kesimler, yaşanan demoralizasyon ve gerilimden
faydalanarak “TC ile entegrasyon”, “ilhak”, “kktc’nin tanınması” veya
“konfederasyon” gibi eski tezlerini ısıtıp tekrar piyasaya sürdüler...
Görüşme sürecini gelir ve statü kapısı haline getirip
yıllardır yaşanan tüm fiyaskolardan ders çıkarmadığı halde hala “uzman” kabul
edilen kesimler de, yeniden dirilişleri için bu şöven kesimlere bel bağlamış
durumdalar. Nasıl mı? Gelin bir bakalım...
12 Temmuz 2017 Çarşamba
SÖZDE ÇALIŞMA YASAĞINA DAİR: NERESİ DIŞARISI NERESİ İÇERİSİ?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın dün yayınladığı kararla, saat 12.00'dan itibaren dışarda çalışmanın yasaklandığı sanılıyor. Oysa gerçek böyle değil ve kamuoyu yanıltılmaktadır. Yasaklanan güneşin altında çalışmaktır. Örneğin bu resimdeki inşaatın gölge kısımlarında harç yoğurmak, tuğla taşımak, sıva yapmak serbesttir.
Alınan karar aynen şöyle:
5 Temmuz 2017 Çarşamba
Başka Bir Laiklik Mümkün mü?
Genel olarak bu soruya verilen yanıt, dinsel gericiliğin
karşısına konabilecek tek gerçekçi alternatifin “laiklik” olduğu yönündedir. Bu
bir yanıyla doğru bir yanıttır. Ancak bu yanıtta eksik olan “nasıl bir
laiklik?” sorusuna cevap vermeyi ihmal etmesidir. Çünkü sanıldığı gibi, laiklik
herkes için aynı anlama gelmez!
1 Temmuz 2017 Cumartesi
Kıbrıs Sorununda Değişmeyen ne?
Değişim evrensel bir olgudur ve hareket yaşamın
temelidir. Her şey değişir, başlayan her şey biter ve biten her şeyden yeni bir
şeyler başlar. Olaylar, anlarla değil süreçlerle tarif edilebilir ve süreçler
birbirlerinin içine geçerek doğar, gelişir, sona erer ve başka biçimlerdeki yeni
süreçlerin başlangıcına vesile olur.
Ortaçağın bitişinden ve bilimsel düşünme yönteminin egemen
olmasından bu yana bildiğimiz ve kabul edilegelen gerçekler bunlar.
Peki üç kuşak insanımızın hayatını zehir eden, en az
altmış yıldır sürdüğünü bildiğimiz Kıbrıs sorunu niye değişmiyor?
28 Haziran 2017 Çarşamba
Dinsel Gericilikle Mücadele

Yükselen dinsel gericilik karşısında nasıl bir mücadele
çizgisinin takip edileceği ise bu sürece paralel olarak, önemi hissedilen bir
mesele haline gelmiş bulunuyor...
14 Haziran 2017 Çarşamba
Özel Sektör Emekçileri
Yakın bir geçmişe
kadar ülkemizde emek hareketinin sorunlarından bahsedildiğinde konu, memurların
sıkıntılarından öteye gidemiyordu. Bunda kamu hizmetlerine yönelen saldırının
ve kamuda çalışan emekçilerin sendikalı olmasının da etkisi büyük.
Eğitim, sağlık vb.
hizmetlerin kamusal olarak sunulmaktan uzaklaşması için sistematik olarak
yürütülen niteliksizleştirme politikaları, kamu emekçilerinin hem özlük
haklarında hem de kamuoyu nezdinde itibarlarında ciddi bir gerileme ile paralel
gelişti. En bariz gösterenini Göç Yasası’nda bulan bu gerileme karşısında
kamuda örgütlü sendikaların neredeyse denemediği yöntem kalmadığı halde, hiçbir
başarı elde edilemedi. Bugün, Göç Yasası’ndan istihdam edilen memur sayısı
giderek artarken, kamu sendikalarının yönetimlerini elinde bulunduran Göç
Yasası öncesi memurlar ile Göç Yasası sonrası memurlar arasında da gözle
görülür bir duygusal gerilim tırmanmakta. Kısacası, Göç Yasası’nın geçişi
sadece yeni istihdamların özlük haklarını geriletmekle kalmadı, sendikaların
gücünü zayıflatan, birliğine sekte vuran bir etkide de bulunarak çifte zarar
verdi, halen de veriyor...
10 Haziran 2017 Cumartesi
Din İşleri (Değişiklik) Yasa Tasarısı’nın Düşündürdükleri

Peki bu Değişiklik Yasası’nda neler var, gelin yakından
bakalım...
7 Haziran 2017 Çarşamba
Peşkeş ve Dinsel Gericilik
200 dönüm ormanlık
arazinin başbakan yardımcısının oğluna verilmeye çalışılması, eski
cumhurbaşkanının kızı için de bakanlar kurulu kararı ile benzer bir peşkeş
sürecinin işletilmesi, kamu kaynaklarından yararlanma şekli ile ilgili tepki
gören bir babanın “oğlum bakan diye dükkan da mı açmayacağım” diyerek tepki
verecek kadar kendini haklı görmesi... Hepsi son on gün içerisinde yaşanmış,
akıllara durgunluk veren olaylar.
2 Haziran 2017 Cuma
Yaşananlar iflas etmiş bir sistemin olağan sonuçlarıdır.
Yanan ormanları çaresizce izleyen bir idare, cübbe almadı diye mezuniyet törenine kabul edilmeyen öğrenci, iş cinayetleri, trafik kazaları, kadına yönelik şiddet ve dökülen hastaneler yıllardır uygulanan politik tercihlerin sonucudur…
Bu ülkede kaynaklar Cratos’un elektrik borcunu ödemeye, özel okul ve hastanelere teşvik vermeye, cami yapımına, hükümet edenlerin yakınlarına ve bizzat kendilerine ayrılıyor. Orman Dairesine personel almayan, Çalışma Dairesini atıl bırakan, yangın helikopterini lüks gören, yol güvenliğini önemsemeyen, kamu okulları ve hastanelerini atıl bırakan bir düzen bu… Orasını, burasını düzeltmekle değişmeyecek bir düzen…
24 Mayıs 2017 Çarşamba
İşgücü Anlaşması ve “Sol”umuzun Hal-i Pürmelali
TC ve kktc arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’na dair
“sol”dan gelen eleştiriler; ne yazık ki ülkemizdeki birçok sıkıntının neden
kangrenleşerek devam ettiğini, onca sızlanmaya rağmen bir türlü çözüm yoluna
giremediğini özetler nitelikte.
İşgücü anlaşması ile ilgili koparılan fırtınada sürekli
tekrar edilen ve asla dile getirilmeyen noktalara baktığımızda bu durum daha da
netlik kazanıyor...
17 Mayıs 2017 Çarşamba
Görüşmeler Hiç Bitmesin
Kıbrıslı Türkler arasında bir süredir yüksek sesle ifade
edilmeye başlanan bir soru var; Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla
sürdürüldüğü ifade edilen görüşmelerin amacı farklı olabilir mi?
1960’lı yıllardan beridir onlarca görüşmeci, BM
sekreteri, AB yetkilisi ve “uzman” tüketmiş olan görüşme süreci, gerçekten de
bitimi olmayan koskoca bir labirent gibi, uzadıkça uzamıyor mu sizce de?
10 Mayıs 2017 Çarşamba
Serdar Denktaş’ın Davası
Geçen hafta gazetelerde bir haber gördüm. Başbakan
Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “kendisi ve oğlu Rauf Denktaş’ı
hedef alan yayını” nedeniyle Yeni Bakış gazetesi aleyhine “zem ve kadih” davası
açmış...
Serdar Beyin mahkemede dava dosyalandığı sırada imza
atarken görüntülendiği haberde bakın nasıl bir açıklamasına yer verilmiş: “Hiçbir belgeye dayandırmadan Denktaş
ailesini hedef alan yayınların yargı önünde mahkum olması gerekir. Fütursuzca
ve zarar verme amacıyla yapılan yayınlara müsamaha göstermem mümkün değildir.
Kişileri hedef alan bu tip karalayıcı yayınlar basın özgürlüğü kapsamında
değerlendirilemez. Bugün dava açan benim, ama bu tip yayınlara her vatandaş maruz
kalabilir. Umarım açtığım bu davanın sonucunda tüm vatandaşlarımızı bu tür
asılsız yayınlardan koruyacak emsal bir sonuç elde ederiz.”
Ne kadar da güzel
şeyler söylemiş Serdar Bey...
1 Mayıs 2017 Pazartesi
“Gün Gelir, Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider”
“Günlerin bugün
getirdiği, baskı zulüm ve kandır...”
Özel sektörde her gün insanlık onuruna yakışmayan
muameleler altında, uzun saatler ve her türlü güvenceden yoksun çalışan
emekçiler bunu çok iyi biliyor... Patronun iki dudağı arasında devam eden iş
yaşamı, artık her yıl yeniden kırılan rekorlarla iş cinayetlerinin de odağı olmuş
durumda...
26 Nisan 2017 Çarşamba
1 Mayıs'a Neden Katılmalıyız?
Hiç düşündünüz mü, yılın neredeyse her günü tarihteki birden
fazla anılacak, kutlanacak, sevinecek, üzülecek, hatırlanacak olayla dolu… Bir
şairin doğum veya ölüm günü; bir savaşın başlangıcı veya bitişi; bir ülkenin
kuruluşu, yokoluşu; doğayla, uzayla, bilimle, sanatla, savaşla, barışla,
erkeklerle, kadınlarla, çocuklarla, yaşlılarla ilgili en az bir olayın yıl
dönümü gelip geçiyor her gün…
Bunların içinde sevgililer günü gibi salt alışveriş çılgınlığı yaratmaya
yönelik olanlar da var, Çernobil faciasının yıl dönümü gibi geçmişteki bir
felaketi hatırda tutarak bizi uyarmaya çalışanlar da…
Peki 1 Mayıs’ın tüm bu günlerden ne farkı var? Tüm diğer günler gibi olan
bu günde neden hepimiz sokakta olmalıyız? Neden 1 Mayıs’a katılmalıyız?
19 Nisan 2017 Çarşamba
Referandumdan Sonra: AB-ABD’ye Karşı Erdoğan
Türkiye’de Erdoğan diktatörlüğünü pekiştirecek referandum
tamamlandı. Ciddi şaibelerin ve usulsüzüklerin söz konusu olduğu
anti-demokratik sürece dair neredeyse tüm demokratik muhalefet bileşenlerinden
protestolar yağıyor.
Onlarca başlıkta özetlenebilecek ve Türkiye Barolar
Birliği tarafından da özetlenmiş olan usulsüzlüklerin herkes tarafından bilinen
bir tanesi ise iki buçuk milyon mühürsüz oy pusulasının sayım devam ederken
geçerli kabul edilmesi oldu. Bir milyondan biraz fazla bir oy farkı ile sonucu
tayin edilen bir referandumda, iki buçuk milyon sahte oyun ne anlama geldiğini
ise Bilal bile biliyor!
Refrandumun bu şekilde sonuçlandırılmış olmasının ve
Erdoğan’ın mevcut konumunu her türlü hile ile devam ettirme kararlılığının tek
ürünü ise; Türkiye toplumunun ciddi bir kamplaşma ve gerilim ile damgalanması
olmadı. Erdoğan ve Batı arasındaki ilişkiler de her geçen gün gerilmekte...
12 Nisan 2017 Çarşamba
Bir Efsanenin Çöküşü: “Türkiyeliler”
Türkiye’de 16 Nisan tarihinde gerçekleşecek referandum
öncesi, yurtdışı oy kullanımları tamamlandı. Bilindiği gibi ülkemizde de
yurtdışı oy kullanımı bir kaç seçimdir uygulanmakta... 1 Kasım 2016
seçimlerinde Kıbrıs’tan katılım %34 olarak gerçekleşmişti. Bu son referandum
oylamasına katılım ise %41 oldu.
Katılım oranındaki artış, refrandumun hemen her kesim
tarafından kritik bir mesele olarak görülmesi ile bağlantılı. Kıbrıs gündemini
önüne esas mesele olarak almış örgütlerin ve TC vatandaşlığı olmayan
insanlarımızın dahi bu süreçle yakından ilgilendiği, çağrılar yaptığı ve taraf
olduğu düşünülürse, katılım oranının artmasının gayet olağan olduğu daha net
anlaşılır. Nitekim paralel bir artış tüm yurtdışı oylarında görülebiliyor.
Gene de TC vatandaşlarının Türkiye anayasası ile ilgili
bu kritik referanduma katılım oranının %41 gibi düşük bir oranda kalması,
üzerinde düşünmeye değer boyutlar barındırıyor.
1 Nisan 2017 Cumartesi
Zaman ve Sınıf Mücadelesi
Bugün neredeyse tüm çalışan
insanların üzerinde uzalaşabilecekleri bir talep var: “Daha fazla boş zaman.” Ama
belki de “sonsuz” bir boş zaman anlamına gelen “işsizlik”, yukardaki talepte
buluşan hiç kimsenin arzuladığı bir durum değil! Günümüzde bir yandan “çalışma
hakkı” için mücadele edilirken, diğer yandan da çalışma saatlerinin azaltılarak
“boş zaman”ın arttırılması talebi yükseltiliyor. Bu durum bir çelişki midir?
Gelin “çalışma ve boş zaman” olgularına daha yakından bakarak bunu düşünelim...
15 Mart 2017 Çarşamba
8 Mart’ın Ardından: Sokak Yolu Gösteriyor
Bir ülkede
emek hareketin durumunu analiz etmek istiyorsanız, sokağa bakmanız gerekir. Her
ne kadar normal bir ülke olmasak da, bu genel yaklaşım bizim için de geçerli...
Çünkü emek hareketinin ne oranda örgütlü olduğu, özgüveninin durumu, kitlelerle
ilişki derecesi, kitlelerin emek hareketine dönük beklenti ve inancı; sokakta
sınanır... Genel söylem düzeyinde kurulan onayın gerçeklik derecesi de ancak
sokakta görülebilir...
Sokağı
kabaca iki anlamda analiz nesnesi yapabiliriz:
Birincisi
örgütsüz kitlelerin genel tepkileri ve nabzı; ülkedeki olumlu/olumsuz
icraatlara yönelik kendiliğinden reflekslerle, psikolojik direniş
mekanizmalarıdır.
İkincisi
ise örgütlü halk kesimlerinin, kitleleri mobilize edebilme dinamizmi ve kendi
aralarındaki diyalog, etkileşim ve dayanışma sürecinin ne kadar sağlıklı
olduğudur.
Kıbrıs’ın
kuzeyinde yaşanan son 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eylemleri, bize her iki
anlamda da üzerinde düşünecek malzeme sunmaktadır.
8 Mart 2017 Çarşamba
Seçim, Müzakere, Seçim, Müzakere, Seçim, Müzakere...
Kıbrıs’ın kuzeyinde siyaset, mütemadiyen tekrarlanan bir kısır
döngü gibi gelmiyor mu size de?
Daha dün, tüm siyasi özneler hepimizi “liderlere destek
vermeye” çağırır, “liderlere cibbana” eylemlerine katılmayanlar “barış karşıtı”
diye lanetlenirken; bugün gündem seçim oluverdi...
Müzakere masası dağılır dağılmaz, önümüze seçim sandığı
kondu...
Müzakere masasının son gündem oluşu da geçen seçimlerin
hemen sonrasındaydı ve geçen seçimden hemen önce de müzakereler konusunda hararetli
bir gündem vardı...
1 Mart 2017 Çarşamba
Meclisi Toplamak?
Dün Meclis Genel Kurulu’nun denetim ve Sayıştay üyeliği
seçimi gündemi ile toplanması gerekiyordu. Genel Kurul toplanmayı iki kez denedi. Ama başaramadı...
***
Birinci deneme saat 10:45’de gerçekleşti.
10:45 iyi saat...
Uyanmak, duş almak, kahvaltı yapmak, gazete okumak ve
Meclis binasına gelip kahve içmek için bol bol vakit var. Memurlar 08:30’da, öğrenciler
08:00’da, özel sektörün büyük çoğunluğu 07:45’de ve inşaatlarda çalışanlar
07:00 gibi işinin başında olurken, kktc milletvekilleri saat 10:45’de hala ortalarda
yoktu...
15 Şubat 2017 Çarşamba
Plebisit, Enosis, Taksim, Barış
Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Cumhuriyeti meclisinde alınan
bir karar çokça konuşuluyor. Karara göre, 1950 yılında Kıbrıslı Elenler
arasında düzenlenen ve Yunanistan ile ENOSİS’i talep eden plebisitin okullarda
okutulması ve kutlanması öngörülüyor. Bu karar alınırken DİSİ çekimser, AKEL de
hayır oyu vermiş ancak karar 19 oyla kabul edilmiş...
Söz konusu plebisit 1950 yılında Kilise tarafından
düzenlenmiş ve Kıbrıslı Elenler arasında ENOSİS talebi ile yürütülen mücadelede
AKEL ve Kilise arasındaki rekabette bir araç olarak kullanılmıştı. Bu
plebisitten sonra ENOSİS talebinin önderliğini tartışmasız bir şekilde Kilise
almış ve AKEL de ikinc plana düşmesine rağmen ENOSİS çağrısı yapmaya devam
etmişti.
ENOSİS’ten çok, Kıbrıslı Elen örgütlerin kendi
içlerindeki hegemonya mücadelesi bakımından anlamlar barındıran bir karardan
bahsediyoruz. Meclis’te “hayır” vermiş olan AKEL için de bu plebisit olayının
pek hoş duygularla anımsanmadığı, ama sebeplerinin Kıbrıslı Türk halkı ile pek
de benzemediği açık...
8 Şubat 2017 Çarşamba
20 Maddede Özel Sektör Emekçilerinin Gizli Yaşamı
Ülkemizde özel sektör çalışanlarının zamanlarının büyük
bir çoğunluğunu geçirdikleri işyerlerinde maruz kaldıkları sıkıntılardan
neredeyse herkes haberdar. Ama bu sıkıntıların çözülmesi yolunda hemen hiçbir
ciddi girişim yok. Siyasi partiler, kamu sendikaları, hükümetler, mahkemeler ve
medya; özel sektörde can kaybı ile sonuçlanan bariz sorunlar yaşanmadıkça susmayı
tercih ediyorlar.
Onbinlerce insanımızın, uyanık geçirdikleri zamanın
yarısından fazlasını kapsayan ve hemen her gün tekrar tekrar yaşadıkları iş
yaşamındanki sıkıntıları, hem çok bilinen hem de yüksek sesle konuşulamadığı
için gizli kalan bir nitelik arzediyor...
Gelin kısaca bunların ne olduğuna bakalım:
1 Şubat 2017 Çarşamba
Başka Bir Sendikacılık Bizim İstediğimiz
1958 kuşağı
sendikacılarından Kamil Tuncel, yıllar önce kendisi ile yaptığımız bir
röportajında şöyle diyordu: “Eğer bir işçi işini düzgün yapmıyorsa,
kaytarıyorsa, onun cezasını önce sendika verir. Bizim bildiğimiz sendikacılık
böyledir. İşyerinin verimi, her işçinin işini düzgün yapması sendikanın
öncelikli işidir. Böyle şeylere göz yumulursa; işçiler de, iş yeri de, sendika
da zarar görür. Onun için patrondan önce sendikalar, işini düzgün yapmayanı
cezalandırmalıdır.”
18 Ocak 2017 Çarşamba
Kişilerle Uğraşmak (Yeni)
Politik
meselelerde fikirler, örgütler ve kişileri birbirine karıştırmak sadece
Kıbrıs’a özgü bir davranış değildir. Örneklerine dünyanın başka ülkelerinde de
bol bol rastlanabilir…
Örneğin İkinci Paylaşım Savaşı’nın nedeni olarak
Hitler’in akıl hastası olmasını gören tarihçiler bile var hala…
13 Ocak 2017 Cuma
Femnizm Herkes İçindir
11 Ocak 2017 Çarşamba
Çözümü Beklerken
Arabada giderken, spiker Cenevre’de gerçekleşecek
görüşmelerde hangi siyasi parti temsilcilerinin bulunduğunu ve görüşmelerin
nasıl bir havada cereyan etmesinin beklendiğini anlatıyordu.
Görüşmelere katılacak ülkeler ve bu ülkelerin çözüm
konusundaki tutumlarına ilişkin değerlendirmeler başladığında, gideceğim yere
varmıştım. Radyoyu kapattım ve arabadan indim.
9 Ocak 2017 Pazartesi
Viva Meksika
"Dünyayı Sarsan On Gün"ü okuyanlar John Reed'i bilecektir. 33 yıllık yaşamına dünya tarihini değiştiren 2 müthiş devrime (Meksika ve Rusya) tanıklık etmeyi sığdırmış ve Kızıl Meydan'a gömülen eşsiz bir ABD'li gazeteci...
4 Ocak 2017 Çarşamba
Faşizme İnat: Yaşasın Hayat
2017 yılının ilk saatleri Türkiye’de Reina saldırısı ile
başladı. Daha bu saldırının şoku atlatılamadan, yaşanan olayların etkisiyle
oluşan linç kültüründen Kıbrıs’ta da uzak durulamayacağı ortaya çıktı...
Barbaros Şansal’ın keyfi bir kararla sınır dışı edilmesi,
aslında olayların hiç de uzağında olmadığımızı hatırlatırcasına gerçeği
yüzümüze vuruverdi...
Örgütlü kötülük ile yüzyüzeyiz...
1 Ocak 2017 Pazar
‘Homo Homini Lupus’ mudur?
Homo homini lupus, Romalı ozan
Plautus’a ait Latince bir deyiştir. “İnsan insanın kurdudur” manasına
geliyor...
İngiliz felsefeci Thomas
Hobbes, bu deyişi kullanarak insanlar arası ilişkilerin bir devlet otoritesi
tarafından düzenlenmesi gerektiğini, aksi takdirde toplumsal yaşamın
çatışmalarla belirleneceğini iddia etmiştir. Hobbes’a göre, insanlar statü,
güvenlik ve kaynaklara erişim gibi güdülerle hareket eden rekabetçi canlılardır.
İnsanlar arası rekabetin düzenlenmesi için de devlet otoritesine ihtiyaç
vardır. Devlet, insanın doğasında bulunan çatışmacı ve rakebetçi özellikleri
kurumları aracılığı ile düzenler ve toplumsal yaşama şiddetin damga vurmasının
önüne geçer.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)