Girne bölgesinde yaşanan su baskınları sonrası; olanların toplum olarak hepimizin suçu olduğu, bir suçlu bulup onu kötülemekle bu yaşananların önüne geçemeyeceğimiz, teker teker her bireyin bu çarpık yapının oluşmasında pay sahibi olduğu ve kendi kendimize yönelik özeleştiri yapmadan benzer olayların yaşanmaya devam edeceğine dair yaygın bir fikirle karşılaştık…
Buna göre; dere yataklarına yapılan evlerde oturan, bu evlere göz yuman belediyeyi destekleyen, doğa yıkımı yaşanırken günlük hayatını devam ettiren, mevcut çarpık yapıyı beslemekte olan gelmiş geçmiş tüm hükümetlere oy veren ve hatta yeterince tepki göstermeyerek yaşananlara sessiz kalan herkes, yani aslında hepimiz yaşananların müsebbibiydik! Hiçkimsenin bir başkasını veya hiçbir siyasi yapının bir başka siyasi yapıyı eleştirmeye hakkı yoktu!
Hiçbir siyasi yapı ile alakası olmayanlarımız da suçlu olmaktan kurtulamıyordu, çünkü onlar da en azından mevcut partilerin yıllardan beridir seçilmekte olmasından dolayı kabahatliydi. Bu süreçte, “Bu hükümetleri biz seçtik”, “Hepimiz suçluyuz”, “Bizim de payımız var” gibi cümleler en çok duyulan söz kalıpları oldu…
28 Aralık 2016 Çarşamba
7 Aralık 2016 Çarşamba
ALİHAN PEHLİVAN BENİ YAZMIŞ
Bunca toplumsal mesele varken, kendi şahsi konularımla kimseyi meşgul etmek istemem. Ama belirtmeden geçemeyeceğim bir noktacık var; Alihan Pehlivan beni yazmış... Dün BRT'de bugün de Kanal T'de ismimi vermeden aşağıdaki linkte yazdıklarını tekrarlıyormuş...
Özetle, kayıt dışı çalıştırılan tır şöförünü ben "enseleyemediğim" için bu kazanın meydana geldiğini, işimi yapmak için maaş aldığımı ama işimi yapmadığımı, Başbakanlık kapısını benim kırdığımı, benim gibi kişileri istihdam eden hükümetin gerçekten de istifa etmesi gerektiğini, işe gitmediğimi, gitsem de iş yapmadığımı ve devleti yönetenlere küfür ettiğimi öne sürüyor Alihan Pehlivan...
Özetle, kayıt dışı çalıştırılan tır şöförünü ben "enseleyemediğim" için bu kazanın meydana geldiğini, işimi yapmak için maaş aldığımı ama işimi yapmadığımı, Başbakanlık kapısını benim kırdığımı, benim gibi kişileri istihdam eden hükümetin gerçekten de istifa etmesi gerektiğini, işe gitmediğimi, gitsem de iş yapmadığımı ve devleti yönetenlere küfür ettiğimi öne sürüyor Alihan Pehlivan...
Eylemden Notlar: Liselilerden Öğrenmek
Dün Sendikal Platform’un çağrısı ile gerçekleşen Genel
Grev ve Başbakanlık önündeki eylemlilik ülkemizdeki hükümet, muhalefet,
gençlik, polis, sendikalar ve seçim partileri konusunda birçok tartışmaya neden
oldu. Yedi gündür tüm eylemlere katılmış birisi olarak, dünkü eylemin ilk
bakışta bana düşündürdükleri ve üzerinde çok daha derin çözümlemeler yapılması
şart olan başlıklar şöyle:
30 Kasım 2016 Çarşamba
SERDAR DENKTAŞ'IN YÜZÜ
[Dağyolu'nda gerçekleşen ve devletin açık ihmalleri nedeniyle kaza denilemeyecek kadar vahim sonuçlanan olaydan sonra gerçekleşen eylemlerden bir gözlem.]
Bugün, tam gün sokaktaydım. Tüm eylemlere katıldım... Ruhumda çok derin izler bırakacak şeyler gördüm, duydum, yaşadım. Ama Serdar Denktaş'a dair unutamayacağım iki olay var ki, onları buraya yazmak istiyorum:
Bugün, tam gün sokaktaydım. Tüm eylemlere katıldım... Ruhumda çok derin izler bırakacak şeyler gördüm, duydum, yaşadım. Ama Serdar Denktaş'a dair unutamayacağım iki olay var ki, onları buraya yazmak istiyorum:
Katil Devlet
Sözün bittiği yer…
Bir okul otobüsü ve bir iş aracı…
Saat sabahın yedisi…
Ölüm karanlıkta buldu genç bedenleri…
Suçları okula gitmek için otobüse doluşmak mıydı?
Yoksa bu duyarsız, umarsız, lanetli coğrafyada doğmak mıydı?
Geride savrulmuş okul çantaları, dağılmış defterleri ve kitapları
kaldı…
Ve belki o defterlerin bir köşesine karaladıkları aşk şiirleri…
26 Kasım 2016 Cumartesi
Castro'nun Ardından
Sana geçmişte "goşist", "maceracı" diyenler; bugün kendilerini "anti-militarist" kabul edip her tür şiddete karşı olmakla böbürlenenler, halkının devrimini devrim saymayıp seni de diktatör diye tanımlayanlar şimdi ölümünün ardından "komutan", "büyük devrimci", "komünist" diye konuşuyorlar....
23 Kasım 2016 Çarşamba
Mont Pelerin Sürecinin Analizi
Mont Pelerin’de gerçekleşen görüşmelerin yaratılan
beklenti ortamına uygun olmayan bir şekilde sonuçlanması ile Kıbrıslı Türk
ilerici toplumsal muhalefetinde genel bir hayal kırıklığı oluştu.
Böylesi bir hayal kırıklığının tek sebebi Akıncı yada
Anastasiadis’in zirvedeki performansında aranmamalı. En az bunun kadar, hatta
daha fazla, içeriği bilinmeyen bir görüşme sürecine romantik manalar
yükleyerek, halkı amigo düzeyinde bir cesaretlendirme rolü için sokağa çağıran
“platformlar” da bu hayal kırıklığının mimarlarıdır.
9 Kasım 2016 Çarşamba
Mağusa Polisi, Polis ve Polisler
Türkiye’de giderek açık
bir görünüm alan faşist uygulamalar hepimizin malumu...
Bu uygulamaların hızla
Kıbrıs’a da sirayet edeceği ve “Türkiye’de ne varsa aynısının bizde de yaşanacağı”
endişesi ise yaygın olarak paylaşılan bir hissiyat...
Bu koşullarda, Türkiye’de
yaşananlara sessiz kalmamak ve demokrasi, adalet, özgürlük talebinde Türkiye
halkları ile dayanışmak ciddi önem arzediyor.
2 Kasım 2016 Çarşamba
#Reddediyoruz Nasıl Kazandı?
Geçtiğimiz cuma gün Meclis’ten gelen haberle yaz başından
beridir yürütülen #Reddediyoruz sürecinin kazanım ile sonuçlandığı tescillenmiş
oldu. Aslında Anayasa Mahkemesi’nin kararını açıladığı günden beridir
Reddediyoruz bileşenleri, bunun bir başarı olduğunu ifade ediyorlardı. Dahası,
mahkeme kararı bu yönde olmasaydı dahi; toplumun ezici bir çoğunluğu tarafından
reddedilmekte olan bir ofisin gerçek hayatta uzun süre tutunması da mümkün
olmayacaktı zaten. Ancak zaferin kesinleşebilmesi için, Meclis’teki işbirlikçi
kesimin de teslim bayrağını çekmesi beklendi ve ancak o zaman Kıbrıslı Türkler
derin bir “ohh” çekerek rahatladı…
Peki, kendi emeğimiz ile inşa ettiğimiz bu önemli direnişin hedefine ulaştığından emin olmak için neden bunca tereddüt ettik? Reddediyoruz’un Ağustos’tan beridir “Ofisçiler kaybetti” yönündeki açıklamalarına rağmen, neden bir yanımız hep şüphe ile yaklaştı buna?
Peki, kendi emeğimiz ile inşa ettiğimiz bu önemli direnişin hedefine ulaştığından emin olmak için neden bunca tereddüt ettik? Reddediyoruz’un Ağustos’tan beridir “Ofisçiler kaybetti” yönündeki açıklamalarına rağmen, neden bir yanımız hep şüphe ile yaklaştı buna?
19 Ekim 2016 Çarşamba
Sağ Siyasetin Derin Açmazı
Son beş yıldır Kıbrıslı Türk siyasal yaşamında hükümet
olmayı hedefleyen siyasal partiler açısından derin bir açmaz damgasını vurmuş
durumda: AKP ile Kıbrıslı Türk halkı arasındaki gerilim…
Kıbrıs’ın kuzeyinde hükümet olabilmek veya halktan destek
toplayabilmek için, AKP’nin uygulamakta olduğu kültürel, dinsel, ekonomik,
ekolojik neredeyse tüm politikalara muhalefet etmek şart… Çünkü Kıbrıslı
Türkler bu politikaların hepsine haklı olarak tepkili ve kuşku ile yaklaşıyor.
12 Ekim 2016 Çarşamba
Elektrik, Birikim, Tufan ve Aşçı

Tüm hayvanlar sırayla tercihlerinin beyan ederken, bir
ördek itiraz eder: “Ben hiçbir şekilde yenmek istemiyorum!”
Toplantının organizatörü olan aşçının yanıtı nettir: “Bu
gündemimize dahil değil.”
5 Ekim 2016 Çarşamba
Garantörler
Son haftalarda yüksek politikanın
tartışmasız en yüksek konusunu garantörler ve garantörlük meselesi
oluşturmakta.
Kurulacağı söylenen yeni Kıbrıs’ta,
garanti sisteminin devam edip etmeyeceği, edecekse biçiminin nasıl olacağına
dair; pek de sağlıklı olmayan bir tartışma bu…
Sağlıksız diyorum, çünkü konunun gündeme
geliş biçiminden konuyu gündeme taşıyan aktörlere ve konunun karara bağlanacağı
zemin ile en yoğun tartışıldığı düzeleme kadar her boyutu çarpık…
Garanti sisteminin nasıl kurulduğu,
mevcut uluslararası ilişkiler hukuku içerisinde bu sistemin nasıl ortadan
kalkabileceği ve Kıbrıs halklarının bu kararlardaki rolü gibi olgulardan
bağımsız yürütülen bu “tartışma”; ilan edilen amacından çok daha farklı
noktalara hizmet ediyormuş gibi bir görüntü çiziyor…
1 Ekim 2016 Cumartesi
Göçmen İşçiler
Çalışma hayatımızın düzenli, adil, örgütlü ve tatmin
edici olduğu söylenemez. Bu durum özellikle emekçiler tarafından bakıldığında
böyledir. Ancak dünya ile kıyaslandığında, belki de uluslararası standartlara
en yakın uygulamamız; bu adaletsiz durumu değiştirmek için mücadele etmesi
beklenen emekçilerin özenle bölünmüş olması bakımından gösterilen “başarı”dır.
28 Eylül 2016 Çarşamba
Kapıdan Çıkan Kızın Gözleri
Yorucu bir günün sonunda evdeyim. Uzun zamandır izlemek
istediğim bir filmi takıp, kahve içerek dinlenme planıyla, kanepeye uzanıyorum.
Bir süre izledikten sonra telefonum çalıyor...
Arayan liseden bir arkadaşım. Çok uzun zamandır
haberleşmediğimiz, sevdiğim bir insan...
“Çalışma
Dairesi’ndesin değil mi hala?” diye soruyor. Ve hemen konuya giriyor: Doktor
olarak “büyük” bir özel hastanede çalışan eşi yeni doğum yapmış, hala doğum
izninde. Doğum izini sırasında sigorta yatırımlarının gerçek maaşı üzerinden
yapılmadığını öğrenmişler. Bu sebeple de doğum izninde olduğu süre için
kendisine sigorta tarafından yapılan ödenek, olması gerekenden az olmuş...
21 Eylül 2016 Çarşamba
Bir Kampanyanın Düşündürdükleri
“10 Kişiden Fazla
Çalışanı Olan Patronların Sendikasız İşçi Çalıştırması Yasaklansın” talebi
ile yürütülen kampanyayı duymuşsunuzdur. Bağımsızlık Yolu bir yılı aşkın bir süre
önce bu taleple sokağa çıkmış ve birçok sendika, siyasi parti ve örgütün
desteğini almıştı. En önemlisi de ülkemizdeki binlerce özel sektör çalışanının
gönlünü fetheden bu talep, halktan beklenmedik bir onay görmüştü.
Zamanla kampanya özel sektördeki sıkıntıların çeşitli
boyutları ile tartışıldığı bir zemine dönüştü. İş sağlığı ve güvenliği
uygulamalarının patronlar tarafından maliyet düşürmek maksadıyla yerine
getirilmemesi ve iş kazaları ile iş cinayetlerindeki artış derinlemesine
konuşuldu. Medyada da bu konu kendine hatırı sayılır bir yer buldu.
14 Eylül 2016 Çarşamba
Umudunuz Var mı?
Umut, gerek kişisel gerekse de toplumsal yaşamımızda en
çok suistimal edilen, üstelik çoğu zaman başka kavramlar yerine yanlış da
kullanılan bir kelime...
Kolay değil, son zamanlarda en çok ihtiyacımız olan şey
umut...
Kıbrıs sorununun çözülmesini umuyoruz... Yıllardır çözümsüzlüğü
ile yaşamımızı belirsizlik ve bekleyişten ibaret bir hale sokan bu büyük düğüm
artık çözülsün diye bekliyoruz.
Özel sektörde yaşanan haksızlıkların bitmesini umuyoruz...
İnsanca bir maaş, saygı gördüğümüz bir çalışma ortamı, güvenceli bir iş ve
huzurlu bir emekliliğe ulaşmak istiyoruz.
7 Eylül 2016 Çarşamba
Serdar Denktaş’a Nasıl Yanıt Vermeli?
Ülkemizde bir TC Koordinasyon Ofisi kurulması ve bu
koordinasyon ofisine karşı Reddediyoruz Platformu tarafından yürütülen
muhalefet ile ilgili gelişmeler durmak bilmiyor.
Söz konusu Ofis’in baş müsebibi, CTP-DP hükümeti
döneminde TC’ye giderek Ofis’in kurucu protokolünü imzalayan ve meclisin
bilgisine dahi getirmeden bakanlar kurulu kararı ile yürürlüğe sokmaya çalışan
Serdar Denktaş, yine sahnede...
24 Ağustos 2016 Çarşamba
Özelde Patronlara Kaçak Teşviği, Emekçilere Sömürü
UBP-DP hükümeti
tarafından özel sektördeki patronlara yapılan son kıyağı duymuşsunuzdur.
“Çalışma ve Muhaceret Affı” olarak duyurulan ve ne yazık ki, tam da hükümetin
arzuladığı gibi sadece “muhaceret affı” boyutu ile konuşulan iki Yasa Gücünde
Kararname’den söz ediyorum…
Muhaceret Affı’nın
bu ülkede hemen her partinin hükümetleri döneminde sistematik olarak uygulanan
ve çalışma yaşamını her defasında alt üst eden bir tür hukuka uydurulmuş
hukuksuzluk olduğunu herkes biliyor, konuşuyor. Ancak “Çalışma Affı” adı
altında yürürlüğe giren ve hiçbir süre ile sınırlandırılmış olmadığı için,
aslında Yasa’da Meclis’i devre dışı bırakarak yapılmış olan kalıcı değişiklik,
çok daha ciddi olduğu halde gözlerden saklanabildi…
Türkiye Solunda Üç Tarz-ı Siyaset
10 Ağustos 2016 Çarşamba
ReddetMİYORUZ, Mitingler ve Bundo! Bundo! Bundo!
Annemin liseye gittiği yıllar... Zaman 1950’lerin sonu,
60’ların başı. O tarihlerde öğretmenlerin çoğu Türkiye’den geliyor. Ve
Türkiye’den gelen öğretmenler, en çok da Kıbrıslı Türklerin “düzgün Türkçe”
konuşmasına özen gösteriyor... Aklımda kaldığı kadarıyla adı Serpil olan bir
arkadaşı var annemin. Serpil “düzgün Türkçe” konusunda çeşitli sıkıntılar
yaşıyor öğretmenleri ile... El işi öğretmeni de bu konuda en sertlerinden
birisi... “Tehellemek” ifadesinin
“doğru”sunun “makine çekmek” olduğunu
bilmeyen Serpil, “makine mi çektin sen?”
sorusuna, “yok hocam vallahi çekmedim
makineyi” diye cevap veriyor mesela... Ama olaylar şimdi sandığımız gibi
komik bir yolda ilerlemiyor, dedik ya el işi öğretmeni sert!
3 Ağustos 2016 Çarşamba
Kıbrıs Meselesi ve Sınıf Mücadelesi
Son ayların gündemine bakıldığında kökten bir
yarılma görülüyor…
Bir yanda bildiğimiz Kıbrıs sorunu, 15-20
Temmuz darbe-işgal süreci, görüşmeler, barış odaklı ve daha çok geleneksel medya
eksenli bir akış söz konusu…
Diğer yanda ise, Beleş Deniz, Reddediyoruz,
özelde sendikalaşma, ücretsiz eğitim ve ücretsiz sağlık hakkı, asgari ücret, Göç
Yasası, emeklilik yaşı, GAÜ maaş krizi ve ölümlü iş kazaları odaklı, daha çok
sokak eksenli eylemlilikler toplaşması…
2 Ağustos 2016 Salı

27 Temmuz 2016 Çarşamba
Kamuya Artış, Özele Hüsran: Sendikalar Tehlikenin Farkında mı?
Kamu çalışanlarının maaşlarına %2,33’lük hayat
pahalılığının yanında %1 oranında ek bir artış yapıldığından ve bunun Temmuz
ayı maaşlarına yansıyacağından haberiniz vardır mutlaka.
Bu haberin özel sektör çalışanlarında nasıl bir öfke
fırtınası yarattığının farkında mısınız?
Özel sektör emekçilerinin böyle bir haber üzerine ne
hissettiğini düşünelim mi biraz?
20 Temmuz 2016 Çarşamba
15-20 Temmuz ve Yüzleşme
Kıbrıslı Türkler olarak, bizi niteleyen
“Kıbrıslı Türk” isminin içerisinde hem kimliğimizi hem de trajedimizi niteleyen
kelimeleri taşıyoruz. Ne birisi ne de diğeri olabildiğimiz iki kimlik, hem
birisi hem de diğeri olduğumuz iki kimlik, her ikisinin de azabını yaşadığımız
iki kimlik; aslında varlığımızda eriyip bütünleşmiş tek bir kimlik…
Kültürel varlığımızı ifade edebilmek
için “Kıbrıslı Türk” ifadesinden daha uygun bir tanım yok. Buna sevinenler de
var, üzülenler de, ama tek başına “Türk” kelimesi nasıl bizi anlatamıyorsa,
“Kıbrıslı” kelimesi de bizdeki özgün yapıyı izah edemiyor. Kıbrıslı Türk
ifadesi birlikte kullanılmadığı zaman bir şeyler eksik, bir şeyler de fazla
geliyor…
Tarihimizde bunun gibi pekçok olay
mevcut; 15 Temmuz 1974 Darbesi ve 20 Temmuz 1974 Harekatı gibi…
13 Temmuz 2016 Çarşamba
GAÜ'nün Sırrı: Yatırımdan Nasıl Kaçılır
Sosyal medyada bir süredir gündemi meşgul eden GAÜ
emekçilerinin maaş krizi, farklı açılardan konu olmaya devam ediyor.
Takip edenler bilecek; 2016 yılının ilk yarısında 2
işçiye mezar olan hastane inşaatında bayram öncesi yemeli-içmeli gezi
düzenlenmesi büyük tepki çekmişti. Tepkinin bir sebebi de GAÜ’de, şirketi
savunmak için özel olarak memnun edilen bir grup dışında, binlerce çalışanın
aylardır maaşını alamıyor olmasıydı.
Çalışanlarını ödeyemeyecek durumdaki bir şirketin, iki
işçisinini ölümüne neden olmuş bir iş yerinde, daha üzerinden zaman geçmeden
yemekli gezi yapması, şaşkınlıkla karşılanmıştı.
6 Temmuz 2016 Çarşamba
Bayram Nedir Sahi?
Bir “bayramın” içindeyiz…
Büyüklerimizi ziyaret ettik, küçüklerimizle ilgilendik,
birazcık dinlendik…
İyi geldi bu “bayram”…
Hafta içi tatil yapmanın, yakınları görmenin, dinlenmenin
veya eğlenmenin ferahlığını hissetttik…
Şöyle üç dört gün tatil yapmak, şehirden kaçmak, denize
girmek, kafa dinlemek kime iyi gelmez ki?
Peki tüm bunları bayram olmadan da yapabilseydiniz, gene aynı
ferahlık olmaz mıydı içinizde?
Olurdu bence…
Belki de keramet bayramda değil de, tatilde…
1 Temmuz 2016 Cuma
Yasaklar ve Özgürlükler
Yasaklar ve özgürlük arasındaki ilişki her zaman sorunlu
olageldi...
Bir kişinin veya bir grubun önündeki yasaklar/kurallar ne
kadar az ise, o kadar özgür olduğu varsayıldı...
Peki gerçekten de öyle mi?
29 Haziran 2016 Çarşamba
Kimsesi Olmayan Bir Kesim: Özel Sektör Emekçileri
Kıbrıs’ın
kuzeyinde, yaşadığı mağduriyetler bini aşmış bir toplumsal kesim var; Özel
sektör emekçileri…
Gelmiş geçmiş tüm
hükümetlerin, medyanın, bütün sendikaların ve hatta mahkemelerin sorunlarına
ilgisiz, haklarına duyarsız, mağduriyetlerine umarsız kaldığı bir geniş kitle…
***
22 Haziran 2016 Çarşamba
#Reddediyoruz’u Anlamak
“Reddediyoruz”
sloganı etrafında gerçekleşen eylemlilikler dizisi ve Koordinasyon Ofisi
kurulmasına karşı yürütülen mücadele, Kıbrıslı Türk siyasetinde son 15 yılda
yaşanan üçüncü büyük sarsılmayı temsil ediyor. Binlerce gencin (birçoğu
hayatında ilk kez olmak üzere) sokağa çıkması, müthiş bir dinamizm sergilemesi,
neşe ve kararlılıkla damgalanmış bir eylemlilik dizisi yürütmesi; geleneksel
siyasal özneler tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
15 Haziran 2016 Çarşamba
Bu Çocuklar Kim?
Koordinasyon Ofisi anlaşmasının onaylanma sürecine
girmesi ile birlikte, sadece bir haftada gençler sokakları zapt etti..
Bisikletlerle, yürüyerek, danslarla, tiyatroyla, müzikle,
sloganlarla, oyunlar-espriler ve en önemlisi neşeyle doldurdurlar tüm şehri...
Son gece, mücadele sürerken sokaklardan kalplere doğru
hızlı bir geçiş yapanlar da onlardı...
Samimiyetleri, özverili duruşları, yürüyerek, zıplatarak,
çadırlarda uyuyarak ortaya koydukları inançları; tüm ülkenin gönlünü
fethetti...
10 Haziran 2016 Cuma
Su Meselesi: Bir Netleştirme Girişimi
Lefkoşa Türk Belediyesi Belediye Meclisi’nde 8 Haziran
2016 tarihinde gerçekleşen toplantıda; geçiş dönemi için, Türkiye’den gelecek
suyu yerel otoriteden 2.3 TL karşılığı alma önerisi reddedildi.
Oylamada tüm CTP temsilcileri ve tek YKP temsilcisi
“hayır” oyu kullanırken, 3 TDP temsilcisi MYK kararına uygun olarak “evet” oyu
kullandı. 2 TDP’li belediye mecllis üyesi ise YKP gerekçelerini paylaşarak
“hayır” oyu kullandı.
Bu yazı ile LTB’de su konusu ile ilgili geçiş süreci
boyunca nasıl bir tavır takınılması gerektiğine değinip ardından da oylama ile
ortaya çıkan tablo değerlendirilecek...
8 Haziran 2016 Çarşamba
Sağın Evrodolukla İmtihanı
Bu ülkede adettendir; solcularımız “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni
gayırır, sağcılarımız da TC egemenlerini...
1 Haziran 2016 Çarşamba
Eylem, İzin ve Şeytanın “Gör” Dediği
İçişleri Bakanlığı’nın 20 Mayıs 2016 tarihinde
Kaymakamlıklara gönderdiği bir yazı iki gündür tartışmalara yol açtı. Yazıda
sözü geçen cümleleri “bundan sonra eylem yapmak
izne tabi olacaktır” şeklinde yorumlayan toplumsal muhalefet, haklı olarak
bu durumu protesto eden ve Anayasal hakları hatırlatan çıkışlar yaptı. Nedir bu
Anayasal haklar?
25 Mayıs 2016 Çarşamba
ELAM Örneği ve Kıbrıslı Türkler
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde gerçekleşen seçimlerin en çok
konuşulan noktası faşist ELAM örgütünün barajı geçerek parlamentoya iki
milletvekili sokması oldu.
ELAM’ın bu “başarısı”nın nedenlerine, bu durumun ortaya
çıkmasında kimin ne kadar payı olduğuna ve bundan sonra ne yapılabileceğine
odaklanan tahlillere ise pek rastlayamadık...
Yorumların birçoğu hangi yönden ve nasıl gelirse gelsin;
marazi bir sızlanmanın ötesine geçemedi...
18 Mayıs 2016 Çarşamba
Siyasette Dengeler Değişirken

Geleneksel siyasal özneler; CTP, UBP ve DP çıplak gözle
görülebilecek bariz bir panik içerisinde...
Bu paniğin de etkisi ile son iki yıldır “olmaz”
denilenlerin hayat bulduğu günler, aylar yaşadık. CTP ile UBP hükümet kurdu, DP
baraj paniği ile şartsız şurtsuz koalisyona balıklama atladı... Her üç parti
de, siyasal dengelerde yaşanacak olası bir değişime ve kendi gerileyiş
süreçlerine müdahale etmek için, sessiz bir işbirliği süreci içerisine girdi...
1 Nisan 2016 Cuma
Hükümetin Gündemi: Korku
2016’nın ilk üç ayına, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünden
ve kktc’nin varlığından beslenen iki “büyük” partinin korkusu hakim oldu. Bir
yanda Halkın Partisi isimli yeni partinin siyasal arenaya dahil olması, diğer
yandan Lefkoşa Türk Belediyesi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yükselişini
gösteren sol ittifak bileşenlerinin yarattığı tedirginlik; UBP ve CTP için
artık yolun sonuna işaret etmekte. Ne sokakta ne de sandıkta direnebilen
“hükümet”, bu sebeple elinden gelen en karanlık yöntemlerle muhalefetin
dengesini bozmaya, kendini de koruma altına almaya çalışıyor.
kktc’nin iki kadim partisi ve hükümet ortağı konumundaki
UBP ve CTP, son şanslarını kullandıklarının bilinciyle, temel bir davranış
pratiği geliştiridiler: Gizlilik, yalan ve muhalefeti bölme girişimleri.
9 Mart 2016 Çarşamba
Gece Kulüpleri, Seks İşçiliği ve LTB
Lefkoşa Türk Belediyesi Belediye Meclisi’nin, 2017 yılından itibaren Lefkoşa sınırları içerisindeki gece kulüplerine izin vermeyeceğini duyurması, feministler arasındaki eski bir tartışmanın yeniden gündeme gelmesine vesile oldu. Gelin önce tartışma neydi kabaca onu hatırlayalım…
2 Mart 2016 Çarşamba
‘Su’dan Ucuz Kahramanlar
Bu su meselesi gündeme geldiği günden beridir
sokaktayız...
Yapmadığımız eylem, basın açıklaması, film gösterimi,
tiyatro, müzik, panel, konferans kalmadı...
Yazmadığımız yazı, anlatmadığımız, tartışmadığımız yön ve
önermediğimiz alternatif kalmadı...
Ama CTP içinde kalmayı onuruna yedirebilenlere
farkettiremedik bunu: “UBP imzalarken neredeydiniz” diyorlar?
Biz buradaydık da, herkesin bildiğini bilmediğinize göre
siz neredeydiniz acaba?
24 Şubat 2016 Çarşamba
Bunları Biliyor muydunuz?
Türkiye’den gelen
suyu mühendislik becerileri bakımından Kıbrıslı Türklerin rahatlıkla idare
edebileceğini, zaten hali hazırda yetişmiş mühendislerimizin bu işi yapmakta
olduğunu ve olası her durumda (özelleştirme/DSİ) işin başında bu mühendislerin
olacağını…
***
Kıbrıslı Türkler
açısından kamusal bir idare ile ve düzgün bir yapı ile; su yönetiminin ve
işletmesinin kolayca düzenlenebileceğini; hukukçularımız ve uzmanlarımızın bu
konuda hali hazırda yapılmış hazırlıkları olduğunu…
10 Şubat 2016 Çarşamba
Su Konusundaki Gerçek Tehlike
2012 yılında TC ve kktc arasında imzalanan Ekonomik ve
Mali İşbirliği Protokolü’nden beridir; TC’den kktc’ye su getirilmesi meselesi
birçok yönü ile konuşuldu. Meselenin ekolojik, siyasi, etik ve ekonomik
boyutlarına dair onlarca söz üretildi.
Bu süreçte, üç kez
hükümet değişti. Ancak kurulan ve bozulan hükümetlerin hiçbir bileşeni,
toplumsal muhalefetin sorularına, kaygılarına, suçlamalarına yönelik herhangi
bir cevap vermeye tenezzül etmedi.
Kısacası, yaklaşık
dört yıldır gündemimizde olan ve neredeyse hız kesmeden devam eden “su temin
projesi” konusunda toplumsal muhalefeti muhatap alan herhangi bir erk sahibine
rastlamak mümkün olmadı. Bu yüzden de “projenin” ilerleyişine göre seyir
değiştiren tartışma hep monolog düzeyinde kaldı.
20 Ocak 2016 Çarşamba
İki, Üç, Daha Fazla Lefkoşa
Siyasete güvensizliğin
alabildiğine yaygın, siyasetçilerin itibar kaybının dorukta olduğu günlerden
geçiyoruz. Mecliste en çok milletvekili ile temsil edilen iki hükümet partisi;
UBP ve CTP ‘nin sokaktan aldıkları onay neredeyse yok hükmünde…
TC ile yürütülen su görüşmelerinde, giderek yaygınlaşan kadın cinayetlerinde, mahkum kılındığımız üretimsizlik sarmalında veya son AKSA örneğinde yansımasını bulan kişilikli siyaset yapma sınavlarında sürekli sınıfta kalan bir bürokratik soğukluk yayılıyor hükümeten…
TC ile yürütülen su görüşmelerinde, giderek yaygınlaşan kadın cinayetlerinde, mahkum kılındığımız üretimsizlik sarmalında veya son AKSA örneğinde yansımasını bulan kişilikli siyaset yapma sınavlarında sürekli sınıfta kalan bir bürokratik soğukluk yayılıyor hükümeten…
8 Ocak 2016 Cuma
Elçiliğin Gör Dediği

Ne yazık ki,
CTP yöneticileri ve onların medyada/sosyal medyada konumlanmış kanaat önderleri
tarafından; Elçiliğin iddialarına yanıt vermek yerine duygusal ajitasyon ve
slogana sarılma yöntemi ile geçiştirilmeye çalışılan açıklama; bazı hususlarda
soru işaretleri doğuruyor.
***
6 Ocak 2016 Çarşamba
Yeni Siyasi Parti ve Korkulması Gereken

“Bağımsız” entellektüellerin, bizzat kendileri tarafından
başlatılan eleştiri ve etiketleme salvosuna karşı yöneltilen her yanıttan
“alınacak, gücenecek” bir taraf bularak, bildik tarzlarını sürdürdükleri
“tartışamama” durumunu daha önce irdelemiştik. Muhataplarının da bu hususta
eksik kalan bir yanlarının olmadığını tekrar etmek gerekiyor.
1 Ocak 2016 Cuma
Tarih Neden Önemlidir?
Lise yıllarımdayken “tarih” denildiğinde, aklıma Osmanlı
İmparatorluğu’nun kuruluş ve gelişme dönemi, TC’nin kuruluşu ve 1963
olaylarının anlatımı dışında bir şey gelmezdi. Bütün bunları neden öğrenmem
gerektiğini, ilerde ne işime yarayacağını veya o gün ne kadar anlamlı
olduklarını ise bilmediğimi anımsıyorum...
İlerleyen yıllarda, tarihsel olay ve kişilikleri merak
eden biri olmama rağmen; lise döneminde ısrarla ezberletilen bu başlıklardan
uzun süre uzak durdum: 1453 İstanbul’un fethi, 1919 Mustafa Kemal’in Samsun’a
çıkışı, 21 Aralık 1963 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sonu...
Bir dost sohbetinde şöyle bir cümle geçtiğini
anımsıyorum: “Lisede öğretilen tarih dersi değil, takvim dersi...” Olayların
takvimde hangi gün gerçekleştiğini ezberlemeye dayalı bir tarih dersini, bundan
daha iyi ifade eden bir anlatıma rastlamadım daha sonra...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)